Yazı yazmakla ilgilenen insanların aşina olduklarını düşündüğüm bi' nefesle yaklaştı bu kitap bana. Kitabı okurken sık sık ne iç fikirler diye düşündüm, bunları karşındakinin anlayacağını düşünmek de ne cesaret diye düşündüm, kendi iç dünyanı olduğu gibi, doğrudan doğruya insanlara açmak, bi' tür delilik diye düşündüm.
Hayatın Sessizliğinde, Aslı Erdoğan'ın farklı zamanlarda yazmış olduğu çok boyutlu yazılardan oluşuyor. Kiminde öykümsü, kiminde denememsi tarzlarla ele alınan bu metinler konu olarak varoluşsal, yaşamsal dertlerle dolu. Yine de farklı boyutlarıyla çeşitlendirilmiş, ayrıntılarındırılmış bu yazın noktaları kalın bi' keçeli kalemle birleştirilirse, görülebilir ki hepsi genelce bi' hissi yüklenmiş: yalnızlık. Ben bunu hissettim çokça. İnsanlarıyla çoğalan kimi yazılarda bile, bahsedilmeyen yalnızlık etkiledi beni en çok. Sanki ısrarla bakılmayan tarafın kişiyi asıl etkileyen yön olması gibi.
Noktalar birleştirildiğinde görülebilir ki, bu yazılar olaydan mekandan oldukça soyut, düşünsel bi' düzlemi yurt edinmişler. "Hayatın Sessizliğinde"ki bi' anda yazılmış gibi tüm yazılar. Susmaksızın süren hayatta, yazarın da sık sık anlatırken bi' girizgah olarak bahsettiği gibi, beyaz kağıdı, sigarası ve kahvesiyle kendi iç sessizliğine bürünüyor yazar. Ve aslında susmayan hayatı, kendi yarattığı sessizlikle yorumluyor.. kendi melankolik, içli, anısal, uç cümleleriyle.
Kitabı bir öykü derlemesi zannederek almıştım elime.. ama kısa kısa yazılmış olan bu metinler bi' öykü kitabından çok daha karmaşık ve derin geldi bana. Kitabı okumayı düşünen herkese "doğru" bi' zamanlamayla başlamalarını, kendi sessizliklerine bürünebilecekleri anı yakalayıp o şekilde okumalarını öneririm.