Dedem Atatürk'ü görmemiş ama İsmet Paşa'nın elini sıkabilmişti. O da onu anlatırdı. Hatta dün ziyaret ettim tekrar anlattı. Uzunca yine Atatürk'ü konuştuk.
*
Bizim sorunumuz şuydu, Cumhuriyet döneminde yetişen; profesörler, öğretmenler, sanatçılar, doktorlar, mimarlar... Bize özendirilmedi, biz çok geç gördük anladık, inan hepimize bu doğru ve düzgün anlatılsaydı, bu ülke şu an sahip olduğu yapıya değil, daha ilerici bir yapıya sahip olurdu. Bunu sağlamaya çalışanlar ise, aşağıya çekildi. Cumhuriyet kalitesi ile yetişen öğretmenlerimiz iyi ki vardılar, en azından bize Atatürk'ü anlatabildiler, biz de devamını getirebildik.
*
1950 sonrası özellikle tek kavga vardı, o da siyaset kavgası. Bugüne kadar devam etti ve ediyor, inan bana şu son yıllarda ki Atatürk bilinci, belki de ölümünden sonra ilk defa yaşanıyor. Yani, işte fırsat bu fırsat, her şeye rağmen, okulda ki eğitim öğretime rağmen, siyasetçilere rağmen; kardeşimizi, yeğenimizi, çocuğumuzu, torunumuzu kısacası yeni yetişen nesli doğru yetiştirmek. Yetişen, yetişmeyeni geride bırakacaktır. Önemli olan bunun için emek sarf etmektir, bu da bizim bilinçli görevimiz olmalıdır.
*
Söylediğin her şey için çok ama çok teşekkür ederim. İnan bana yazdığın yazıyı okurken gözlerim doldu.
Sen de iyi ki varsın çok teşekkür ederim. Hep birlikte bu duyguları daha çok yaşayalım. Elimden geldiğince daha iyisini yapmak için buralarda olacağım, yalnız değilim biliyorum, her bilikte olacağız...