Levvis'e hâtırlatalım: Osmanlı ülkesinde «hükümet tarafından yapılacak kanun dışı davranışlara karşı vatandaşı» koruyacak aşılmaz kaleler vardı : şeriat ve örf. «Hükümetin kuruluşuna ve yönetimine» katılamayacak tek fert yoktu. Hürriyet, müslüman, hıristiyan, tab'a-i şahânenin müşterek mâmeleki. Yabancılaşmış bir iki aydın, yâni Batı'nın birkaç papağanı, hürriyet içinde hürriyet hasreti çekerken, «bize bağlı olan bir memleketin (Romanya) çocuğu olan Panait İstrati, dünyânın en hür diyârı Osmanlı ülkesidir, diyordu. Tanrı'ya ve Padişah'a çatmadıktan sonra insan orada her şeyi yapmakta serbesttir.» Bir kelimeyle, Avrupa'nın özlediği gerçek demokrasi ilk -belki de son- defâ olarak Devlet-i Âliyye'de gerçekleşmişti. Çağdaş Avrupalı derbeder İstrati'nin açık kalbliliğinden de mahrum.