Diyelim ki Sartre okumak istiyorsunuz ama nereden başlayacağınızı bilmiyorsunuz. İnternete yazdınız “Sartre okumaya nereden başlamalıyım” diye, karşınıza binlerce farklı öneri çıktı. Biri diyor ki Kierkegaard oku, başkası diyor yok efendim Hegel oku, daha ne oluyoruz demeye kalmadan daha da başka biri çıkıp diyor ki Karl Marx oku.
İşte burada “
Varoluşçuluk “ devreye giriyor. Sartre’nin varoluşçuluk anlayışını yine Sartre’nin tanımıyla ve örneklemeleriyle okuyoruz. Benim okuduğum üçüncü Sartre kitabıydı ve “Keşke ilk bunu okusaymışım” dedim çünkü yaptığım ön araştırmada varoluşçuluğun konseptini çok yanlış anlamışım :/ Kitabı okurken yer yer de
Bulantı da anlam veremediğim birçok şey için bu kitabı okurken “ahhh demek böyle demek istemiş Sartre” dedim.
Kitap birkaç bölümden oluşuyor ama bana kalırsa ilk iki bölüm (önsöz dahil) varoluşçuluğu anlamak için yeterli, zira ilerledikçe Sartre’nin Marksizmle bağlantısına geçmeye başlıyoruz ve benim Marksizm hakkında pek de bilgim olmadığı için açıkçası beni biraz sıktı.
İncelememi biraz kısa tutacağım bu sefer, son olarak Sartre’nin kaleminden Varoluşçuluğun temel ilkesini bırakmak istiyorum şuracığa:
İlkin insan vardır; yani insan önce dünyaya gelir, var olur, ondan sonra tanımlanıp belirlenir, özünü ortaya çıkarır.
VaroluşçulukJean-Paul Sartre · Say Yayınları · 20173,160 okunma
··
354 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.