Gönderi

“–Atatürk’le olan yakınlığınızı biliyoruz. Atatürk’e ait bir hatıranızı anlatır mısınız? -Bir gün Çankaya sofrasında şiirden ve şairden söz açıldı. Şairlerimiz birbiriyle karşılaştırıldı. Gerçek şair kime derler sözü ağızdan ağıza dolaştı. Bu sefer, Atatürk sofradaki konuklarına aynı soruyu sırayla sormaya koyuldu: -Şair kime derler? Bu işten anladığı bilinenler: ‘Gönülden kopan duyguları ahenkli kelimelerle kâğıda geçirebilen kimsedir.’ ‘Uyanıkken rüya gören ve bu rüyayı kendisi yorumlayan adamdır.’ ‘Bir hummanın ateşinde sayıklayan kişidir. Deliden farkı düzgün sayıklamasıdır.’ Gibi şeyler söylediler. Bunların hiçbirini gerçek şairin şanına uygun ve yeter bulmayan Atatürk, mahsus, şiirle hiçbir ilgisi olmayan birine dönerek soruyu tekrarladı: -Şair kime derler? -Şiir yazana şair derler, efendim. Birinciliği o kazandı ve toptan alkışlandı.” (Behçet Kemal Çağlar)
Türk Dil Kurumu YayınlarıKitabı okudu
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.