Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

212 syf.
10/10 puan verdi
Şöyle diyordu kitapta; “İnsanoğlu dünyaya niçin gelir? Herhalde bir bahçe kurmaya gelir. Bu düşünceyle gülümsüyorum. Dünya dediğimizde bir gurbet değil mi?” (sf.70) Şöyle diyordu hadis-i şerifte; “Nasıl yaşarsanız öyle ölür ve nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz.” Şöyle diyordu Allah Teala “Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!" Şöyle diyordu şiirde: bir eski acem şairi : "ölüm âdildir" - diyor, - "aynı haşmetle vurur şahı fakiri.” Ve şöyle diyordu şarkıda; Hazineler içindesin Ne ekersen onu biçersin Bu okuduğum ikinci Mustafa Kutlu kitabı. İlk okuduğum kitabı olan Mavi Kuş’u öyle üstünkörü okumuştum ki –herhalde kitabın yazım tarzını çok sevemediğimden olsa gerek, Beyhude Ömrüm’ü elden geldiğince hikayenin içine girerek okumaya çalıştım. Zaten akış da anlatım da öyle güzeldi ki kitap tahtını aslında kendi zihninizde kuruyor, kendinizi düşünmekten alamıyorsunuz. Koca bir ömre izleyici olarak konuk ediyor sizi Kutlu. İki günde koca bir ömre, "beyhude" bir ömre tanık olmak. Böyle yazınca ne kadar imkansız ve belki saçma duruyor değil mi? Oysa sinemanın ve edebiyatının bize yaptığı bu. Bazen bir ana bazen bir ömre dahil olmayı mümkün kılıyor. Bir nevi muhattabını zamanda gezdiriyor. İşe bu açıdan baktığımızda müthiş bir tecrübe aslında yaşadığımız. Bu gezintiler içinde Beyhude Ömrüm'ün konuğuydum iki gün. İzlediğim, sıradan insanların ama temelinde doğa tutkunu, benim nazarımda gönlü çiçek bir adamın hikayesiydi. Hayata güzel bakan, güzel gören, güzele inanan, hayatına güzeli inşa etmeye çalışan biri bu: Gülpaşa Çavuş’un oğlu. Hikayemiz anadolunun kuş uçmaz kervan geçmez, elektriksiz, susuz, yolsuz, pek çok zaman öğretmensiz, doktorsuz çorak araziler üzerine kurulmuş bir köyünde, ahlat ağacına sırtını dayamış, cigarasını tüttürerek dalıp giden kahramanın,bir anda Islak Kaya’yı görmesiyle başlıyor. Islak Kaya bu susuz ve kıraç topraklara sahip köyün içinde, üzerinden ıslaklığı eksilmeyen, üzeri yosun tutmuş, etrafı çeşitli otlarla çevrili bir kaya. Bu dikkatli bakışlar birlikte, yıllar yılı orada duran, adı üzerinde "ıslak kaya"nın altında su olabileceği ihtimali sarıyor kahramanı. Ve ardından askerliğini yaptığı memlekette hayran kaldığı meyve bahçelerinin bir eşini hatta daha güzelini kendi köyünde yapabileceği umudu. “Bir umuttu yaşatan insanı.” diyor ya hani şarkıda. İşte bu umutla gelen gayret, bütün bir ömrünün tam ortasına yerleşir kahramanın. Derdi meyve bahçesi olur. Hayata tutunduğu yer olacaktır artık o iki dönümlük kıraç arazi. Kitabın kurgusu bir meyve bahçesinin etrafında şekillense de yazar, esas hikayeyi; İyiyle kötünün, eski ve yeni kuşağın, zengin ile fakirin, güzel bakan ile haset edenin çatışmasından beslenerek kurgunun çatısını oluşturmuş. Her bir çatışmayı zamana yayarak hikayenin adeta bir film şeridi gibi önünüzde akmasını sağlamış. Hikayede zaman Muhtar’ın davayı kaybetme sürecine kadar tempolu bir şekilde akarken, bahçenin kurulmasıyla birlikte yavaşlatılarak zaman sanki demlenmeye bırakılmış. Ben hikayede zaman kullanımı oldukça beğendiğimi söylemeliyim. Bir bölümde siz de kahraman gibi “Ne olacak acaba işin sonu?" diye yüreğiniz ağzınızda atıyorken, bir bölümde zaman gibi ağırlaşıyor bahçenin olgunlaşmasını keyifle izliyorsunuz. Bir diğer beğendiğim husus, yazarın hikayeyi kahramanın ağzından anlatırken ara ara kalemi onun elinden alıp minik detaylarla hikayeyi şekillendirmesi. Bu durum hikayenin dinamiğini güçlendirmiş diyebilirim. Gelelim kitaptan ne aldığıma; incelemeye başlamadan önce yukarıda beş tane alıntı belirttim. Bu beş alıntı, kitabı okuma sürecinde zihnimde beliren ufak mesajları temsil ediyor aslında. “İnsanoğlu dünyaya niçin gelir? Herhalde bir bahçe kurmaya gelir. Bu düşünceyle gülümsüyorum. Dünya dediğimiz de bir gurbet değil mi?” (sf.70) "Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!" Dünya dediğimiz de bir gurbet, evet. Bir gün buradan göçüp gideceğiz. Geride sadece bahçemiz kalacak. Bir tutkuyla, bir şeyler yeşertmek hevesiyle başladığımız işlerde bazen tutkunun esirine dönüştüğümüzü fark ediyoruz. Tutkumuz gayemize ulaşmak için bizi kuvvetli kılarken zihni frenlemediğimiz, kalbi tutmadığımız yerde gayemizden şaşabiliyoruz. Hayat bir denge oyunu oysa. Bahçeler bize iki dünyayı sunan birer aracı. Oyunu kazanmak için aracıyı iyi kullanmak lazım. Yoksa her şey beyhude. bir eski acem şairi : "ölüm âdildir" - diyor, - "aynı haşmetle vurur şahı fakiri.” “Nasıl yaşarsanız öyle ölür ve nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz.” Burayı iki yönlü düşünmek gerektiğine inanıyorum. Birincisi ölüm gerçeği. İkincisi ölme biçimi. Ölüm adildir. Bu dünyada zengin de olsan fakir de olsan bir gün bu dünyadan göçüp gideceğiz ve her şey bittiğinde yaşadıklarımızın hepsi geride kalacak. İnanıyorsak eğer bize yaratıcının adaletine sığınarak bize hangi kapının açılacağını bekleyeceğiz. Kişi nasıl yaşadıysa hayatı da o hal üzerine son buluyor. Eminim ibret aldığınız bir çok ölüme şahit olmuşsunuzdur. Kitabın finali bu noktada oldukça etkiledi beni. Mavi Kuş’taki gibi hikayenin bitmesine birkaç sayfa kala kitaba kaç puan versem acaba diye düşünüyorum içimden. Değerlendiriyorum kendi içimde. 8 dedim. Kitap bitti. 10 dedim. Çünkü kitap son birkaç sayfasında isminin hakkını ziyadesiyle vermişti. Hazineler içindesin Ne ekersen onu biçersin Hazineler içindesin, sadece iki cümlelik bir şarkı. Benim de dinledikçe üzerinde epey düşündüğüm, iki cümlenin içinde müziğiyle birlikte hikayenizin bir film şeridi gibi önünüzde akmasını sağlayan bir şarkı aslında. Kitabı okurken zihnimde hep bu şarkı çaldı. Hazineler içindeyiz; görmeyi bilene, bulmayı bilene… Ve şu dünya tarlasına ne ekersek onu biçiyoruz. Dilerim hiçbir nefesimiz beyhude bir ömür için harcanmasın. bir düşünme müddeti için: youtube.com/watch?v=wri5Tqx...
Beyhude Ömrüm
Beyhude ÖmrümMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 20198,3bin okunma
··
1.005 görüntüleme
Mutâlî’ okurunun profil resmi
Zeynep hocam malesef hikayeler ile aram hiç iyi değildir ama itiraf ediyim incelemeniz ile acaba okusam mı dedim diyebilirim:))) Gayet keyifli ve bir o kadar da nitelikli bir inceleme sunmuşunuz var olun...😊
zeyneb okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Salih hocam. Büyük keyifle okudum, üzerinden çokça çıkarım yapılabilecek bir hikâye olduğunu düşünüyorum. Yazdıklarım oldukça kısıtlı bir kısmı aslında. Okuma hissiyatı oluşturduysam ne mutlu.:)
K. okurunun profil resmi
Emek kokan bir inceleme. Kaleminize kuvvet. Çok güzeldi.
zeyneb okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim.😊
Portakal Çiçeği okurunun profil resmi
Ellerinize sağlık. İncelemenizi ben de çok beğendim. Acaba Mavi Kuş'u değil de önce bunu mu okumaya başlasam :)
zeyneb okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Bence önceliğiniz kesinlikle Beyhude Ömrüm olmalı. Şimdiden keyifli okumalar dilerim. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.