Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Voltaire ve Türkler...(?!)
Voltaire'i nasıl bilirsiniz? Genelde kitapları bir kenara, günümüzde sözleri çokça paylaşılan yazar ve filozoflardandır... Malum sosyal çağ... Ama, bir sorun var. Büyük bir sorun... Voltaire, Türkler hakkında ne düşünüyordu? Şimdi paylaşacağım şey bir giz değil. Bir tez sayesinde ortaya çıkmış olan, belgeli, kanıtlı Voltaire düşünceleridir. Buyrunuz; Rus-Osmanlı Savaşı sürerken Rus Çariçesi II. Katerina ile mektuplaşan Voltaire, bu mektuplarda (çeviri farkılıkları illaki olur.) şunları yazmış; “Yüce majesteleri, Türkleri öldürerek bana yeniden hayat veriyorsunuz. Siz Avrupa’nın gücünü aldınız. Türk dilini ve onu konuşanları Avrupa’dan sürmek gerek... İnsanlığın iki büyük baş belası var: Birincisi veba, ikincisi Türkler... (...) Hümanizm ilkem olmasaydı, Türklerin hepsinin kökünün kazınmasını görmek isterdim. Ben en azından birkaç Türk’ün öldürülmesine katkıda bulunmak isterdim. Gerçi bu benim hoşgörü ilkeme uymuyor, ama insanlar çekilişlerle yoğrulmuştur...” Prusya Kralı’na yazdığı mektupta ise “Yunanistan’a zulmeden Türklerden her zaman nefret edeceğim. Ne barbar şeyler! Onlara 60 yıldır Cenevre saatleri satıyoruz, ancak hâlâ bunlarla ne yapacaklarını bilmiyorlar. Saatleri nasıl kuracaklarını bile bilmiyorlar.” diyor. Sözde özgür ansiklopedi, vikipedi şöyle tarif ediyor kendisini: "François Marie Arouet, Fransız yazar ve filozof. Daha çok mahlası Voltaire olarak tanınmıştır. Fransız Devrimi ve Aydınlanma hareketine büyük katkısı olmuştur. Din ve ifade özgürlüklerinin yanı sıra, insan hakları konusundaki düşünceleri ve felsefi yazıları ile ünlenmiştir." Yukarıda okuduklarınız ile bu atfedilen övgülerin neresi bağdaşıyor? Şimdi burada neyi görüyoruz. 1- Doğu medeniyeti daha doğrusu Osmanlı, maalesef Orta Çağ'da kalmış, Yeni Çağ'a ayak uyduramamış. Hayatı etkileyen bütün yeniliklere kapalı kalmış, geç ayak uydurmaya çalışmış, çalışırken de çakılmış. Zaten biliyoruz ama yukarı da ki metinlerin karşılığı bu. Hiçbir devlet çağın gerisinde kalarak var olamaz. Bu devlet hangi ırka ve dine mensup olursa olsun. 2- Batı, asla bu coğrafya'nın insanını kendine aslen yakın görmüyor. Tam tersi hep düşmanlık var. Bu toprakların insanı onlara göre hep barbar ve ikinci sınıf vatandaş. Konu aslında din. 3- Batı'nın uydurduğu bir tez var. Medeniyet dünyaya Batı'dan yayılmıştır diye. Külliyen yalandır. Batı, bir çok şeyi doğudan almıştır. Tek sorun, orta çağ da bitik batı, yeni çağ ile atağa geçiyor ve günümüze de hakim olarak karşımızda duruyor. 12.yy dan önce bir çok şeyi doğuda görüyorlar. Bir bilgiyi, bilimi ve ilimi alıyorlar. Almakla kalmıyor geliştiriyor ve daha fazlası için uğraşıyorlar. Ve sonuç ortada. Daha detayına inmiyorum. Batı'nın yazarlarını okurken de, kendi yazarlarımızı okurken de asıl fikirlerinin ne olduğunu bilmeden okumayın. Temiz düşüncelerle "ama onu da bilmek, okumak lazım demek" bilmeden okumanız anlamına gelmez. Bilin öyle okuyun ya da okumayın. Ben okumayın demem. Haddime de değil. Ben de tek kitabı var, hala okumadım. Bu düşünceleri okuyunca, insanın bu adamları okuyası pek gelmiyor o ayrı. İsterse bilgi küpü olsunlar. Yakın zaman da başka kişiler üzerinden de belgeli olan paylaşımlar yapacağım. Kimler ne demiş bilelim... Bu hususa Cengiz Özakıncı son programında da değindi. Bu konu ve daha fazlasını öğrenmek isteyenler buyursunlar; youtu.be/UpUgAFwNZdc Sadece kendine yakın olanlara dostlar. Ve o güzel özlü sözleri sadece kendi çıkarları doğrultusunda özlü sözlerdir. Saygılar...
··
22 görüntüleme
Gamze Ö. okurunun profil resmi
Teşekkürler, ben de bir yerde denk gelmiştim Voltaire 'in nasıl bir Türk düşmanı olduğuna dair bir yazıya. Batının -Avrupalıların- yalanları saymakla bitmez. Onların ak dediğine kara, kara dediğine ak derim ben! Demokrasi, insan hakları, özgürlük, hoşgörü, eşitlik vs. kavramlar onlara göre sadece Avrupalılar içindir. Diğer barbar ve cahil milletlerin ne haddine diye düşünürler. Bu geçmişte de böyleydi, günümüzde de hala aynı şekilde devam ediyor.
Harun mert okurunun profil resmi
17. yüzyılın en önemli düşünürlerinden biridir. Düşünce özgürlüğünü, insan eylemlerini akla göre düzenlemek anlayışını en geniş ölçüde yayan ilk düşünür olduğu için Avrupa'daki aydınlanma ve Akıl Çağı'nın gerçek kurucusu olarak kabul edilir. John Locke'a göre insan zihni doğuştan boş bir levhadır (tabula rasa). Daha sonra bu zihin deneyimle (tecrübe) birlikte dolar.[5] Viki'de bu şekilde geçen ve bizim iktisat fakültelerimizde hunharca okutulan sayın Locke'un Afrikalılar hakkındaki düşüncelerini okuduğumuzda aynı tezatlığın ikiyüzlülüğün tezahürü yine karşımıza çıkacaktır :/.... paylaşım için teşekkürler ...
barış okurunun profil resmi
Eşşek, her türlü eşşek ne diyim, bilgilendirme için teşekkürler
Ş. Korkmaz okurunun profil resmi
Bir yandan hümanizma çığlıkları at diğer yandan bir milletin öldürülmesine alkış tut, öldürenlere şükran duy. Bunların kopardığı tüm birey, özgürlük, demokrasi , eşitlik yaygaraları kendilerineymiş. Tamam beğenmeyebilirsin, cahil bulabilirsin de öldürecek, öldürülmelerini isteyecek kadar kin beslenir mi, bir de aydın olacaksın, aydınlanmanın sembollerinden olacaksın. Şimdi bu çelişkiyle, kim, nasıl okur bunun çağdaş zırvalıklarını, kim inanır buna, kim samimi bulur bunu? Enteresan bilgi için teşekkürler.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.