''Güzeldin, ama önce iyiydin. Elbette seni yazacaktım..''
Kaç zamandır kendi yalanlarım içinde kayboluyorum. Bir türlü kendime yediremiyorum gerçeği. Her ne kadar gerçek olanı bilsem de kendimi kandırmakta bir numarayım. Niye mi? Mazoşistlik bünyeme işlemiş. Artık ne yaparsam yapayım çıkar yolum hep aynı “üzüntü, stres, güvensizlik”. Hayat ne çok zorluk çıkardı karşıma, yüzlerce cevaplarını bir türlü öğrenemediğim sınavdan geçtim. Hadi her şeyi geçtim. Bir gün karşıma biri çıkıyor ve onu sahipleniyorum. Kısa zamanda her şeyim oluveriyor o kişi. Ve bilindik klişe laflar “beni bırakma, ben seninle mutluyum, sen varken sevgiliye asla ihtiyaç duymuyorum” ve ben bunlara inanıyorum olmayacağını bile bile. Öyle çok güveniyorum ki “o yapmaz, asla beni üzmez” diyorum. Tamam diyorum bu sefer tamam , sonunu dilim varmıyor söylemeye , aklım almıyor, kabullenemiyor, dudaklarımdan dökülmüyor , mantık dışı, kalbime aykırı ama…
Nedenini bilmediğim bir şekilde başlıyorum sürekli umut etmeye, o da seviyor, çekiniyor, kaybetmekten korkuyor, bu sefer hata bende. Ciddi düşünüyor, belki de beni kıskandırıyor…Ve onlarca, yüzlerce ve binlerce umut; beni olduğum yerde bırakıyor, karşıma geçiyor ve bir güzelce fantastik hayalleri de peşi sıra dizip önüme günlerce, aylarca ve yıllarca oyalıyor beni..
Hele ki, niyetini sorgulamadıysam, yerimden kıpırdayamıyor hissedemiyor ve göremiyorum. Duymuyor, hayattan kopuyorum.
Yine aynı acı gerçek eminim artık beni sadece eğlence olarak görüyor...
Peki, ne oluyor sonu? Yine hüsran. Hayatın bir sınav olduğunu bile bile kendi hayatımla oynuyor kendi sınavımdan kalıyorum. Bir kanepede dalıp gidersin de kimse gelmez üstünü örtmeye ya aynen işte böyle..Tek bildiğim gerçek var ki yarınım asla değişmiyor.. Her başlangıcın sonu bitiştir aslında, her ne kadar istemesem de. Benim için mutlu son diye bir şey yok asla. Ne zaman tam anlamıyla mutlu olabilmişim? Mutlaka beni üzen kişiler çıkıyor, beni yok etmek isteyen, hayatımla oynamak isteyen, dalga geçip eğlenmek isteyen bir sürü kişi oluyor. Neden bir başkasının sustuklarını konuşmak hep bana kalıyor? Canım acıyor hep sürekli bıkmışlıktan. İnsan bir kişiye güvenemez mi hiç? Neden insanlar bu kadar değişken olur ki? Ne isterler benden, mutluluğumdan? Oysa sevilesi, güvenilesi ne güzel şeyler var ki hayatta. Mesela kitaplardaki karakterlere güvenebilirim. Onlar hiç gitmezler, onlar hiç üzmezler beni. Beni sürekli mutlu kılabilir, mutlu edebilirler. Ya da bir şarkının umut veren dizelerine ezgilerine sığınabilirim. Gitmek istiyorum hep hiçbir şey olmayacağını bile bile. Gitmek istesem geride bıraktıklarıma üzülüyor, kalmak istesem bu sefer de yalanlarla dolu bir kuyuda buluyorum kendimi. Kaçmaya bile çalışamıyorum her şeyi bildiğim halde. Çok yoruldum, her şeyden sıkılmış başımı almış, umudumu kesmişim. Bir kelebek benden kısa yaşamıyormuş meğerse .. İnsanların tek yaptığı güven duygusuna hala inanmakta ısrar ede ede kendimi bitirmişim.
Gitmekle kalmak arasında bir arafta hayatım film şeridi gibi izletilirken yaşadıklarım hep çok acıklı diyeceğim. .Günler geçiyor. Günler koşar adım. Günleri tutamıyorum. Okuyorum. Yazıyorum. Niyetlerin dilini sökmeye çalışıyorum. Ve ölene kadar böyle yaşamakla mükellefim ve kimse bana hayat güzel demesin, asla inanmıyorum..
Gökyüzü Güneş olsa
''Ne dedimse inanma
Seni değil kendimi aldatıyorum
Sen istediğin kadar
Varlığın ta kendisi ol
Ölümsüzlüğün ta kendisi
Ben günden güne yok olmaktayım
Bütün ışıkları kaldırıp attım bir yana
Anlamıyor musun?
Gökyüzü güneş olsa
Sensiz karanlıktayım''
youtube.com/watch?v=JDoxWFM...
Keyifli okumalar.
Yazıyı okuyunca Temo’nun bir şiiri geldi aklıma.
“Yaşadığım yitirdiklerim oluyor hep.
oysa tuttuğum elleri bırakmıyorum.
sonra korkuyorlar hasletimden.
ne denli sevgiye değer olduğumu söylüyorlar.
gidiyorlar sonra.
ve biçimlendiremediklerimiz biçim oluyor bize.”
Galiba hep hazin son bu oluyor. Bu muhteşem yazıya kalbimi bıraktım... Yüreğine sağlık.
Evet Gül, aynı dizeleri bugün paylaşım yapan bir okurun sayfasından beğenerek ben de paylaştım. Tabii, Temo kadar bir kaç satırda anlatabilmem imkansız, benimkisi daha uzun bir iç döküş :)) Teşekkür ederim .
Abla ya yine kaleminden hüzün akmakta. Yine içindeki zehir-yani yaşadıklarını öyle nitelendiriyorum- akmakta. En azından insanı rahatlatıyor yazmak değil mi? Zaman geçtikçe daha çok boğuluyor insan...
Güzel bir inceleme olmuş ablacığım . Hayatın yalanlarına karşı mücadele ederken yaşamaya çalışmak... Kelimeler yetmiyor bazen o yüzden susuyorum.
Sevgi ve saygılar...
Ben artık kabul ettim. Hayat bir hayal kırıklığı ve biz bu can kırıklarını ruhumuza basa basa yaşamaya mecburuz. Acı yüreğimizi mesken tutmuş bir şiir. Hani diyorlar ya " İyi niyetinden vurulanlar iyi olamazlar." işte o iyi olamayacak olanlardaniz bizde. Her şeye rağmen deyip aldığımız nefesin hakkını vermeye çalışanlardaniz. Gönlümüz bin parça da olsa en korktuğumuz şeydir bir kalbi incitmek. Yüreğimizde merhamet ve hiçbir zaman bitmeyecek sevgiyle biraz hüzünlü biraz yorgun ama "umutlu" yaşamaya devam ediyoruz. Çünkü bu dünyanın hala iyiyi tercih eden insanlara ihtiyacı var. Sizin gibi.
İncelemeniz için çok teşekkür ederim. Sözler yüreğe dokununca ben de içimden geçenleri söylemek istedim. Sevgiyle kalın.
Tek bildiğimiz o gerçek zaten her şeyi her zaman yitirmemize sebep olmuyor mu?
Yarınımızın değişmemesi...
Ve evet hala ve hala inanmakta güvenmekte ısrar edip kendimizi bitirmemiz.
Şu hızla geçip giden zamana karşı koyamıyoruz tükenmeye yüz tutmuşuz.
Yine yine çok güzel yazmışsın Ablam yüreğine sağlık :)