Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

779 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Dostoyevski'nin önemli ve hayli kalın bir kitabını daha okuyup bitirmenin rahatlığını yaşıyorum. Yazarın bu kitabını biraz sıkılarak okudum desem yalan olmaz. Özellikle kitabın başında ve sonundaki yaklaşık iki yüzer sayfalık bölümler haricinde kalan, orta kısımdaki dört yüz sayfayı okurken neredeyse kitabı bırakacak düzeye geldim. Çünkü akıcılık buralarda hiç yoktu desem doğru söylemiş olurum. Yazar kitabın bu bölümlerinde, sanki sadece karakterlerinin özelliklerini okuyucunun kafasında iyice pekiştirmek için , durağan olaylardan oluşmuş, bol konuşmalı ve psikolojik bir anlatımı tercih etmiş. Bu durum ise, zaten aşırı bir sürükleyiciliği olmayan kitabı daha da durağan hale getirerek, okuyucu da ister istemez büyük bir bıkkınlığın meydana gelmesine sebep olmaktadır. Kitapta ana karakter, iyi kalpli, içi iyiliklerle dolu , saf bir prens olan Mişkin'dir. Prens Mişkin , aynı yazar gibi bir sara hastasıdır ve aşırı saflığından dolayı etrafındakilerce bir budala olarak kabul edilmektedir. Diğer önemli karakterlerden biri, kendisine babasından büyük bir miras kalmış olan , hızlı yaşamayı seven, güçlü bir yapıya sahip Rogojin karakteridir. Bu ikilinin arasındaki bir türlü paylaşılamayan karakter ise Nastasya Filippovna'dır. Konunun en ilginç yanı ise aralarındaki onca çekişmeye ve zıt karakter yapılarına rağmen , bu üç karakter de zaman zaman istisnalar olsa da kitabın final kısmına kadar birbirlerine dost kalmayı başarabilmektedirler. Tabii ki finalde çok farklı olaylar bizleri beklemektedir. Bu arada bir general kızı olan Algaya İvanovna ise konuya bağlı olarak zaman zaman devreye girmektedir. Kitapta işlenen ana tema aşk ve iyi bir insan olmanın toplumdaki yeridir. Bana göre ağırlıklı olarak aşk teması üzerinde durulmaktadır. Ama aşk, Dostoyeviski'ye özgün bir şekilde anlatılmaktadır. Sekiz yüz sayfa boyunca, değişerek şekilden şekile bürünen, karakterleri ve yapısı sık sık değişen aşklardan söz edilmektedir burada. Aşk nedir ? Bir acıma duygusu mu , bir eziyet aracı mı, bir nefret mi, bir şehvet duygusu mu, bir zenginlik, bir makam hırsı mı, veya ''çok seviyordum onun için öldürdüm abi '' modunda bir duygu mu, yoksa sadece saf ve temiz bir duygu mu ? İşte kitap boyunca aşk konusu her şekle bürünerek karşımıza çıkıyor. Ve Dostoyevski her zaman yaptığı gibi konuyu müthiş bir şekilde analiz ederek, son sözü yine okuyucuya bırakıyor. Yazar bu kitabında da yine inanç ve sosyal konulara azımsanmayacak ölçüde yer vermektedir. Ayrıca kendi hayatından da bir çok parçayı, kitabın çeşitli bölümlerine yerleştirmeyı başarmaktadır. Örneğin : İdam olayının ve kurtuluşunun ayrıntılı olarak anlatılması. Ben, yazarın idam edilecekler sırasında 8. sırada olduğunu bu kitaptaki anlatımından öğrendim. Gerçek hayatında kırk kişiyle birlikte idama mahkum edilmiş olup, bunlardan ilk üçünün gözleri bir bezle kapatılıp ,kurşuna dizilmek üzere direğe bağlandıkları sırada , Çar I. Nikolay'ın emriyle idam cezalarının iptal edilerek ağır şartlarda Sibirya'da çalışmaya mahkum edilmeleri olayını, genelde yazarın hayatını irdeleyenler ve Rusya tarihini okuyanlar bilirler. Ama benim bu konuda hep merak ettiğim şey, Dostoyevski'nin o sırada nerede olduğuydu. Direğe bağlananlardan biri miydi yoksa sırasını bekleyenlerden biri mi sorusuydu. Bu kitabında karakterinin ağzından bu konuya da açıklık getirdiğini gördüm. Karakteri İdam mangasının önünde 8. sıradaki bir insanın ruh halini anlatırken, aslında Dostoyevski o anlardaki kendi ruh halini anlatıyordu bizlere. Yani bir insan için yaşanabilecek en ağır psikolojik travmayı bizlere aktarıyordu. İşte tam burada, böylesine ağır bir ruhsal travma yaşayan bir insan, sonraki hayatında bunun etkilerini ne derece atlatabilir sorusu akla gelmektedir. Ben bir psikolog değilim, ama mesleğim gereği belirli ölçüde psikoloji eğitimi de almış bir insanım. Benim naçizane bilgilerime göre , bir insan, böylesine ağır psikolojik travmanın izlerini kendi ruhunda ömür boyu taşır ve ömrünün sonuna kadar da bu durumdan kurtulamaz. Burada anlatmak istediğim konu, Dostoyevski'nin eserlerinde neden bir türlü gülemediğimizin sebeplerinden birinin de bu olay olduğu fikrini taşımamdır. Böylesine bir ağır ruhsal travmaya maruz kalmış bir kişi nasıl komik şeyler yazabilir ? Yazsa yazsa en fazla yüzümüzde acı birer tebessüm bırakan trajikomik hikayeler yazabilir diye düşünüyorum. Çok akıcı ve sürükleyici olmasa da, verdiği mesajlar yönünden Dostoyevski'nin en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen bu kitabı, ben biraz sıkılarak da olsa, beğenerek okudum. Okunmasını da tavsiye ederim. Ama çok fazla akıcılık ve sürükleyicilik beklememek şartıyla.
Budala
BudalaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201225bin okunma
··
1.218 görüntüleme
Ömer Yaşar okurunun profil resmi
Mehmet hocam ben hiç bir kitabı bırakmak için okumam, hatta sıkılsam bile kitaba saygısızlık olmasın diye kendimi zorlarım. Yıllar yillar evvel okumaya başladiğim kitapti Budala. Başlangiçta keyifle okuyordum. O siralar rus klasiklerine düşkündüm ve büyük keyif aliyordum. Ama ne olduysa bu kitapta oldu ve belki de ilk defa ben okuduğum bir kitaptan sikildim ve okurken kendi kendime şunu söyledim. Ömer bu saatten sonra sen bu kitabi okumak için değil bitirmek için okuyacaksin, çok sikildin kabul et, devam etmenin bi lüzumu yok diyen iç sesimi dinledim ve kitabin büyük bi kismini bitirmiş olmama rağmen biraktim. Çünkü kitap benim dünyamda bir sarmala girmişti ve yazara bu konuda içerlemiştim. Neden bu kadar uzattin Dostoyevski? Acaba o zamanlarda uzun romanlar yazmak daha çok mu prim getiriyordu, bilemeyeceğim. Hocam çok uzattim farkindayim. Düşüncelerime tercüman oldunuz. Çok başarili bir inceleme olmuş. Kaleminiz hep açik olsun. Teşekkür ederim.
mehmet temiz okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Ömer bey . Sizin de bahsettiğiniz gibi kitabın orta kısmı maalesef sıkıcı diyaloglarla geçiyor ve insanı bıktırıyor ama yazarın buradaki amacı incelememde de bahsettiğim gibi karakterlerin analizini en iyi bir şekilde yapmaktı sanırım. Çünkü son bölüme özellikle da final kısmına bizi ancak böyle hazırlayabileceğini düşünüyordu herhalde. Keşke biraz daha sabır göstererek devam edebilseydiniz. Çünkü final çok farklı ve müthişti. Tekrar teşekkür ederim kardeşim. Selamlar.
1 sonraki yanıtı göster
Burcu okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık, çok güzel bir inceleme olmuş Mehmet Bey. Ben de bu kitabı okurken konu olarak değil de karakter üzerinden bakılmasi taraftarıyım. Elinize sağlık tekrardan :)
mehmet temiz okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim. Kitap konusundaki düşüncelerinize aynen katılıyorum. Zaten yazar da sanırım bu yüzden karakterlerinin psikolojik tahlillerine çok uzun yer ayırmış. Katkınız için tekrar teşekkür ederim. Selamlar.
Ethem Çelik okurunun profil resmi
Merhabalar hocam, sanırım bu kitabı sıkılmadan akıcı bir şekilde okuyan bir ben varım sanırım.Çok sevdiğim Madam Bovery kitabına gönderme yapmasından epey etkilenmiş olduğum bir kitap.Romanda bu kitabı okuyan kadında Bovery gibi ihtiraslarının kurbasnı oluyordu ve dostoyevskiyle aynı kitabı okumuş olmak beni epey mutlu etti. Dostoyevski’nin en iyi 3 kitabını söyleyecek olsam Budala kitabınıda dahil ederdim.Çünkü hem iyi bir sosyolojik hem de iyi bir psikolojik kitap olarak görüyorum üstelik Dostoyevski’nin romanlarını rus sosyete sınıfının etrafında döndürmemesine rağmen bu romanda bunuda görüyoruz.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.