Oğuzhan Saygılı, Kitaplarla Söyleşi 2 adlı kitabının sonunda yer alan röportajında: “Bugün onlarca yıldır kitap okumadığı için neredeyse gurur duyan öğretmenler bulunmaktadır. Bu utanç verici bir durumdur.” diyor. Altını çizdiğim satırlardan birisi bu oldu. Hatta aynı minvalde bir hatıram vardır.
Öğretmenliğimin ilk yılı idi. Bir taşra kasabasında çalışıyordum. Okula ilçe milli eğitim müdürü geldi. Toplantı yaptık. Toplantı bitince, bir isteğimiz olup olmadığını sordu. Kendisine, okulumuzda değil kütüphane bir kitaplık bile olmadığını, bir kütüphane oluşturmak için desteklerini beklediğimizi söyledim. Bana, siz bile demeden, “Senin branşın nedir öğretmenim?” demişti. “Sosyal Bilgiler” dediğim zaman, “İyi de, senin branşınla kütüphanenin ne alakası var? Türkçeci misin sen?” demişti. Zihniyet buydu! Tabii ben de sözümü sakınmayıp, kendisine, “Kitapla ve kütüphaneyle ilgilenmek için öğretmen olmak başlı başına yeterli bir kriterdir, branşla ilgisi olamaz.” demiştim.
Kitapsızlık bu coğrafyanın en önemli sorunlarından birisidir maalesef. Oğuzhan Hocam’ın bu cümlesiyle yıllar öncesine gitmiş oldum aslında.
Ancak yıllar öncesinden bugüne dönelim. Oğuzhan Saygılı benim bir dostum, bir arkadaşım. Bununla gurur duyarım. Çünkü kendisi, idealist ve sıradışı her insan gibi istisnai özelliklere sahip bir adam. Gaziantep’ten beri yaptığı kitap okuma/okutma çalışmalarıyla Türkiye’deki pek çok kitapsever tarafından tanınan birisi. Mesela benim de üye olduğum bir whatsapp grubunda onu tanıyan ve mezkur kitap, tıpkı bana olduğu gibi kendilerine de imzalı olarak gitmiş olan dört kişi var.
Oğuzhan Hoca, 2017’de ilkini çıkardığı Kitaplarla Söyleşi adlı eserinin ikincisini çıkarmış. İyi de yapmış. İlk eserde olduğu gibi bunda da “kitapların kitabı” çıkmış ortaya. Toplamda 33 farklı kitabın değerlendirmesi ile bir söyleşi yer alıyor eserde. Kitaplar hatırat ya da biyografik eserler olarak ön plana çıkıyor. Tarih ile edebiyatın iç içe geçtiği bir derleme olmuş. Benim gibi ortalamanın üstünde okuyan birisi bile bu kitaplardan sadece 3’ünü okumuş. ( Cengiz Aytmatov – Çocukluğum, Abdulvahap Kara – Cengiz Dağcı ve M. Nuri Yardım – Romancılar Konuşuyor ) Bu ise şuna işaret ediyor, söz konusu 33 kitabın hepsinin okumak mümkün değilse de Oğuzhan Hoca sayesinde son derece ilginç bilgilere ulaşabiliyorsunuz.
Beni de misafir ettikleri ve doyumsuz bir söyleşiye imza attığımız TÜRKAV binasında, yani Gaziantep’te yanan ilk kıvılcım, ülke sathına yayılıyor. Bana ise, umudumu yitirdiğim bu dönemde iyi ki halen böyle güzel insanlar var bu ülkede demek düşüyor.