l980'lerin sonunda başlayan ve çığır açan deneylerde, Montreal'deki McGill Üniversitesi'nden sinirbilimci Michael Meaney, anne sıçanlar ile yavruları arasındaki etkileşimin yavruların yaşamlarında nasıl rol
oynadığını inceledi. Araştırma ekibi, genetik olarak özdeş olan anne sıçanları aldı ve yavruları daha bebekken onlara karşı davranışlarını videoya çekerek inceledi. Sonra yavruların büyümesine izin vererek anaç davranışlar sergileyen annelerin yavruları ile stresli annelerin yetiştirdiği yavruları karşılaştırdı.
İyi bakım almış, yoğun ilgi görmüş yavrular büyüdüklerinde daha rahat, strese daha az tepki veren ve örneğin bolca alkol ya da kokain verildiğinde bunları abartılı şekilde tüketmek gibi bağımlılıkla ilgili davranışları daha az sergileyen yetişkinlere dönüşmüşlerdi. Ayrıca, diğer sıçanlarla daha çok sosyalleşiyorlardı, daha girişkenlerdi ve yeni yerler keşfetmek için daha fazla istekliydiler. Stresli, ihmalkar annelerin yavruları ise sıçanlardaki kaygı, depresyon ve bağımlılıkla ilgili davranışların karşılığı olan özelliklere yatkınlık gösteren, yalnız bireyler haline gelmişlerdi. Anne maymunlar ve bebekleri üzerinde yapılan araştırmalar da benzer sonuçlar vermiştir. Anneleri tutarsız, istikrarsız ve bazen de dışlayıcı olan makak yavruları, daha iyi bakılmış olan akranlarına göre, çekingen, teslimiyetçi, korkak, daha az sokulgan ve depresyona daha yatkındılar. Bu bulgular, çocukluk çağındaki deneyimlerimizin sağlı
ğımızı nasıl etkileyebileceğini ve bağırsak ile beyin arasındaki diyaloğu anlamamızı sağlayacak olan köklü bir değişimin başlangıcıydı.