Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

283 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Spoilersiz incelemem yoktur!!!
. Yıllar önce, henüz bir lise öğrencisiyken, Sevgi Soysal’ı yalnızca bir yazar ismi Yenişehir'de Bir Öğle Vakti'ni de onun ismi ezberlenecek eserlerinden bir tanesi olarak bilirdim. Neden mi? Çünkü üniversitenin kapısına çıkacak yol sınavda çözülecek edebiyat testinden bu testten iyi sonuç almak ise edebiyatçıların ve eserlerinin -özellikle de
Yenişehir'de Bir Öğle Vakti
Yenişehir'de Bir Öğle VaktiSevgi Soysal · Bilgi Yayınevi · 19732,193 okunma
··
249 görüntüleme
Ferman Mamedov okurunun profil resmi
Bir eserini bir kere, onu da sathi okumakla, bu 'kalemi' "yaratıcı yazar" kategorisine aldım. Ne kadar abartsam azdır. Edebiyat adına benim için gurur verici keşif oldu. Vesile oldun.. :)
•••MERVE••• okurunun profil resmi
Kavak Ağacı Metaforu (Spoilerli) Sıklıkla tekrarlanan bir laytmotif olarak yer verilen kavak ağacı, eserin sonunda yıkılırken romanın birçok kişisi, bir şekilde orada hazır bulunmaktadır. Kavak ağacının romandaki kullanımlarından önce, metaforun anlamına ve ağacın Türk kültüründeki karşılığına bakmak gerekir. Yunancada kelimesi kelimesine “bir yere taşıma” demek olan metafor (mecaz), kelimenin asıl anlamından farklı bir anlamda kullanılması demektir (Boynukara 1993: 153, 154). Türk kültüründe ağaç kültü zengin anlamlarla yüklüdür. Ağaç kültü, rüyadan destana, halk öykülerine kadar Türk kültürünün farklı aşamalarında önemli bir yere sahiptir. Ağaca, yaşamla ölüm arasında önemli birçok anlam ve işlev yüklenmiştir. Orta Asya Türklerinin dünya tasavvurunda ağacın; cennetle, insanlığın atasıyla, tanrı düşüncesiyle (Ögel 1997: 73–4) türeyiş, yükseliş mitleriyle, şamanistik güçlerle, (Ögel 1989: 91–97 vd.) ölümle, savaşla (Ögel 1989: 537–8) ilgisi vardır. Kavak ağacının da Orta Asya Türk kültüründe hayatla son derece iç içe olan anlamları söz konusudur. Bu ağaç, öncelikle düzgün gövdesi, bütünlüklü oluşu ve uzunluğu ile göğün direği ve dünya ağacıdır. Yeraltından gökyüzüne üç âlemi birleştiren kavak; bağımsızlığın, bayrağın, tanrı ile iletişimin sağlandığı sembol olarak görülür. Kavak; obanın direği, soyun devamının, bolluğun ve bereketin simgesidir. Kavağın kuruması, devrilmesi, kutun gitmesi ve ölümün; tekrar yeşermesi ise giden kutun geri gelmesi ve yeniden dirilmenin sembolüdür (Ergun 2004: 216–218). Profesör Salih Bey’in apartmanının bahçesindeki kavak ağacından, romanın açılış ve sonuç sahnelerinde söz edilir. Roman, kavağın “[s]anki büyük bir gürültüyle devrilecekmişçesine sallan”ması (Soysal 1973: 5) ile açılır. Romanın sonunda da bu beklenti karşılık bulur: “Çürük kökleri üstünde fazla duramayan kavak, özsuyunu tümüyle tüketmiş gövdesini bir sağa bir sola salladı, sonra büyük bir çıtırtıyla, ama o andaki bir kimsenin artık hiçbir şeyi değiştiremeyeceği andaki hızıyla Mevlüt’ün üstüne devrildi” (Soysal 1973: 298). Belli başlı roman kişilerinin de merakını celbeden devrilme hadisesi, aynı zamanda romanın politik kodu işlevinde kullanılmıştır. Ali’nin evinde geçirdiği gecenin ardından bir ayma, silkinme hali yaşayan Doğan’ın, iki yıl önce geleceğe söylediği şu söz, romanın anlatı zamanında karşılık bulmuştur: “Bu kavak yakında kurur” (Soysal 1973: 193). Ali ise yorumunu şimdi üzerinden yapar: “O da her hangi bir kavak sadece, şimdilik, devrilen herhangi bir kavak!” (Soysal 1973: 193). Bu iki bildirimden yola çıkarak Ali’nin yakın çevresine telkin ettiği sabrın, bu türden küçük göstergeler üzerinden karşılık bulduğu, asıl karşılığını bulacağı günlerin ise yakın olduğu sezdirilmek istenir. Elbette sabrın karşılığı, köhnemiş kavak devrildiğine göre, yeniden dirilme beklentisine işaret eder. Doğan; Ali’nin kavak ağacı ile kendi evleri arasında kurduğu ilişkiyi “saçma” (Soysal 1973: 231) bulur. Ağacın, kapıcı Mevlüt’ün başına çökerek onu öldürmesi, romanda ses getirmesi beklenmiş tek olay yerine geçer. Kavak ağacı, Ali’nin sabrının; solun 1970’lerdeki devrim ya da köktenci değişim şeklindeki beklentisinin bildirimine dönüştürülür. Çürümüş kavak ağacı, iktidarın merkezi olan Yenişehir’de, kof bir gürültüyle kapıcı Mevlüt’ün üzerine yıkılır. Tarihi, cumhuriyetinkiyle özdeş olan Yenişehir, her sınıftan insanın kaynaştığı, bütün yolların gelip birleştiği bir merkez oluşuyla Ankara’nın kalbi konumundadır. Ölü durumdaki kavak ağacının bu açıdan bir anlamda iktidarı veya onun aygıtlarını kullananları temsil ettiği söylenebilir (Bilir 1998: 19). Kavak ağacının izi; kişilerin konuşmaları, anlatıcının aktarmaları ve nihayetinde yıkılması dolayısıyla, roman boyunca “kırmızı bir ip” gibi sürülmektedir. Bu yanıyla “biçimsel bir öğe” (Furrer 2003: 67) işlevinde kullanılmıştır. Priska Furrer, kavak ağacını yorumlarken Soysal’ın tanıklığına başvurarak başka faktörlerin de dikkate alınmasının zorunlu olduğunu söyler. Buna örnek olarak, ağacın dış müdahalelerle değil, tersine kendi kendine devrildiği, Ali’nin devrilmesinde etkisinin olmadığı, buna karşın hüküm süren devlet teşkilatının temsilcisi olarak görülebilecek polisin ve itfaiyecilerin, devrilmeyi kendilerinin istedikleri yöne çevirdikleri ve en sonunda da bu devrilmenin kurbanı olan Mevlüt’ün, ev sahibi değil, tersine onun zavallı hizmetkârı olduğunu söyler (Furrer 2003: 68). Soysal’ın kuşak çatışmasına da yaslanarak işlediği değişim, devrim, bu işi romanda sırtlamış görünen kişilerin üstesinden gelebileceği bir durum gibi görünmemektedir. Nitekim Ali, Olcay ve Doğan, henüz hayatı tanıma aşamasındaki genç kişilerdir. İlki her ne kadar idealize edilerek işlenmekteyse de nihayetinde, değişimle ilgili beklenti ve hayallerini, adanmışlık edasıyla bağlandığı “Parti”nin doğrularına ayarlamış biridir. Ali’yi romanda önemli kılan başka bir yön de halk çocuğu olmasıdır. Dolayısıyla Ali, öngörülen devrim modelinin halka mal edilmesinde işlevsel kılınmıştır. Olcay ve Doğan’ın Ali’nin kişiliğinden, evinin ortamından, ailesiyle ilişkisindeki doğallıktan etkilenmeleri; önemli ölçüde, kendi ailelerindeki sıkıcı düzen ve davranışlarını oldukça sınırlandıran kurallara dayalı yaşam biçiminden dolayıdır. Evde değişim isteklerinin ideolojik bir kalıba bürünmesi, Ali’nin ortaya çıkmasından sonrasına denk gelir. Aile içi gerilim; erkeğin baba, kızın anne ile çatışmasından ayrı, anne-baba arasındaki ilişkinin sevgisiz ve karşılıklı yükümlülüklerle yürüyor olmasından beslenir. Ali’nin halkçılığa yaslanan sosyalist görüşleri, ikisi için oldukça çekici ve etkileyici olur. Ali üstelik dönemin gözde mesleklerinden biri olan hukuk eğitimi görmektedir. Bu durum, onun yakın gelecekte ‘halkın başarısı’nı simgeleyecek bir konumda olacağı öngörüsünü içerir. Necip Bey’in Avrupa’dan alınmış golf pantolonu, onun mirasyedi kimliğini anlatır. Pantolonun düğmesinin kopması ve yoldan geçen birinin bu düğmeye basarak ezmesi, Necip Bey’in bankadaki son parasını çekecek olmasının yanına konunca, onun mirasyediliğinin de sefaletle yer değişmek üzere olduğunun işareti haline gelir. Öte yandan bankadaki küçük birikimlerine bütün umutlarını bağlamış olan Mehtap Hanım’a, Necip Bey’in kopmuş düğmesinden dolayı çorabının üzerine sarkan paçası, gülünç değil, acıklı görünür. Mehtap Hanım, onun bu durumuna bakarak, yaşlı ebeveynini, ömürlerinin sonunda insanca yaşanır bir eve kavuşturma masalına olan inancını yitirir. Necip Bey’in maddî durumundaki, Mehtap Hanım’ın ise zihinsel durumundaki bu değişim de kişilerin çöküşüne işaret eder. Kaynak: Yenişehir’de Bir Öğle Vakti’nde Yapı, Tema ve Metafor (Yrd.Doç. Dr. Seyit Battal UĞURLU)
Nympheutria okurunun profil resmi
Çok hoş ve kapsamlı bir inceleme olmuş Merve, keyifle okudum, kalemine sağlık. Evet her kitap hayatımızda belirli zamanları bekliyor okunmak için, gelecekte, zamanı gelip çatacak kitapların varlığını düşünmek bile heyecan verici.
•••MERVE••• okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Aykut :) Totem mi denir yoksa başka bir şey mi adına ne dendiğini çok bilmiyorum ama ben buna inanıyorum, biz kitapları seçiyoruz kitaplar da okunacağı zamanı. Martin Eden'a yaptığım incelemenin giriş kısmında da yer verdiğim bir mottomdur bu benim :)))
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.