“Brandenburg Kapısı Almanya'nın Berlin şehrinin ana sembollerinden biridir. Hemen kuzeyinde Reichstag bulunur. Soğuk Savaş boyunca, Reichstag Batı Berlin'de, Brandenburger Kapısı Doğu Berlin'de bulunmuştur. Kapı 1788-1791 yılları arasında yapılmıştır.”
*Vikipedi
Tarihi kurgu, komplo teorisi severler beri gelsin!
Özellikle Avrupa’da ve dünya genelinde milliyetçiliğin son yıllarda yükselişe geçtiği dikkatinizi çekmiştir. Kimse ülkesinde göçmen, mülteci istemiyor, biraz daha ileri gidip göçmenlere yönelik çirkin saldırılarda bulunanları hemen hepiniz izlemişsinizdir.
2.Dünya savaşından sonra toparlanma sürecine geçen Almanya vasıflı işçi sıkıntısı çektiği için bir çok ülkeden işçi göçü almıştır. Almanya nüfusunun yaklaşık %7’si göçmendir, bu oran 2.Dünya savaşında Almanya’da bulunan yahudi sayısından daha fazla ve bu göçmenlerin çoğu yoksulluk sınırında yer alıyor. Kendi ülkesindeki, çoğunlukla geçim sıkıntısından buralara göç etmiş binlerce insan kıt kanaat bu ülke kurallara uyum sağlamaya kendilerine ayrılan gettolarda hayatlarını sürdürmeye çabalamaktadır.
**Yazının bu kısmından sonrası spoiler içerir.**
Konumuz, dünya tarihine adını diktatörler listesinin en üstüne yazdıran Adolf Hitler! Adolf Hitler’in üvey ablasının kızıyla olan ilişkisini biliyor muydunuz? Bu konuda bir çok spekülasyon olmasına rağmen ilişiklerinin olduğu bir çok kaynakta doğrulanıyor. Geli Raubal, kendisinden yaklaşık 20 yaş büyük dayısına aşık oluyor. Bu seçim çalışmaları sırasında Almanya’nın yönetimini ele almaya hazırlanan Hitler’in başına dert açacağı farkedildiğinde Geli Raubal, Hitler’in evinde intihar etmiş olarak bulunuyor. Kimi kaynaklar bunu Himmler’in yaptırdığını yazıyor, kimi kaynaklar Geli’nin, Eva Braun sebebiyle ruhsal bunalımda olduğunu intihar etmiş olabileceğini yazıyor. Cenazesi Viyana Merkez mezarlığına gömülüyor. 1951 yılında nereden geldiği hala bilinmeyen bir kararla Viyana merkez mezarlığı ve çevresindeki bütün mezarlar yok ediliyor. Geli’nin cenazesine otopsi yapılmasına izin verilmediği için, mezarlık yerle bir edildikten sonra kemiklerine de ulaşılamıyor. Bunların dışında bir iddia var ki, Geli’nin Hitler’in çocuğunu doğurduğu yönünde. Elbette bunların hepsi komplo teorisi olabilir fakat bu konuya o dönemde yazılarında değinen herkes şiddet sonucu öldürülmüş tarihçilerden, gazetecilere kadar. Ve bu olaydan tam bir ay sonra, henüz Hitler iktidara gelmeden evvel en yakın arkadaşlarından fanatik bir Nazi olan Erhard Johann Sebastian Schmeltz ablası ile ortadan kayboluyor. 17 yıl sonra yani savaş bittikten iki yıl sonra Amerika’lı yetkililerin Nazi altınlarının Güney Amerika’ya taşınmasını araştırmaları sırasında bir SS subayının yazdığı bir mektupta Paraguay’ın başkentinin kuzeyinde ıssız bir bölgede savaş öncesi tanıdığı bir arkadaşının ablasını ve yanında 17 yaşlarında esmer bir gencin bulunduğunu yazdığını tespit ediyor, yani Hitler’in oğlu olduğu düşünelen genç.
Kitap bu verdiğim bilgiler çerçevesinde kurgulanmış. Paraguay’dan İngiltere’ye, İtalya’dan Almanya’ya baş döndürücü bir kurgusu var. Glenn Meade’in okuduğum 4. kitabı. Bu kitapta yer yer çok sıkıldım, kurgu gereksiz uzatılmış gibi hissettiğim çok oldu. Fakat sonunu iyi bağladığı için 9 puan verdim.
Dünya üzerinde insanın insana tahammülü olmadığı sürece bu kurgunun gerçek olması içten bile değil, adı Hitler olmazda Merkel olur farketmez. Yaşadığım dünyaya dönüp baktığımda hiç bir ülkenin geçmişinden ders çıkarmadığını görüyorum. Bunca yıl kandan beslenen ülkelerin daha fazla ileri gitmemesini diliyorum ama sanmıyorum. Türümün sonunu getireceği güne yaklaşmakta olduğumuzun farkındayım. Geri sayım devam ediyor..