Gönderi

O anlarda en korkunç şey, der Prens Mışkin, zavallı kurbanın boşa giden bir hayat için hayıflanması ve kendisine bir şansın daha verilmesi gibi çılgınca bir istek duymasıdır. "Ya ölmeyecek olsam ne olurdu?.. Hayatımın her dakikasını yüzyıla dönüştürürdüm; [...] tek bir anını bile ziyan etmezdim!" Ama bu kurşuna dizilmekten kurtulan adama sonra en olduğu kendisine sorulduğunda Mışkin bu çılgınca kararını uygulamaya koyamadığını üzülerek kabul eder: "Demek ki 'her anının değerini bilerek' yaşamaya olana yok," der Aleksandra Yepançin. "Bir nedenle bu olanaksız." "Evet, bir nedenle bu olanaksız" diye tekrar eder Mışkin. "Ben de öyle sanıyorum... ama yine de buna inanmak gelmiyor içimden." İşte Mışkin'in kişiliğinin tekil birliği içinde, yaşama sevgisiyle ölüm saplantılı hayal gücünün birbirine karıştığı noktadır burasıdır. Çünkü Mışkin hayatın "her anını" son anıymış gibi yaşadığı için hayat mucizesini çok güçlü bir şekilde algılar. Hem hayatı keşfetme sevinci hem de o derin ölüm önsezisi bir araya gelerek hayatın her anını ölçülemeyecek kadar büyük ve mutlak bir etik seçim, bir sorumluluk olarak hissetmesine yol açar.
Sayfa 610 - Everest YayınlarıKitabı okuyor
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.