Gönderi

^Hakikat^
Rabbimiz Kur'an'da insan yapısını nasıl biçimlendirdiğini, yaratılmışların diliyle bildirirken "intak" veya "teşhis" denilen edebi sanatları kullanarak, konuşma kabiliyeti olmayan varlıklara insan gibi söz söyletmekte veya onlarla ilgili canlandırmalar yapmaktadır. Rabbimiz böyle bir konuşturma veya canlandırma sanatı ile insan fıtratının, ilahi kanunlarla uyum içinde yaratıldığını bizlere anlatmaktadır: Rabbimiz Ademoğullarının bellerinden zürriyetlerini almış ve onları kendilerine şahit tutarak ve kıyamet günü "Biz bundan habersizdik!" dememeleri için sormuştur: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" Onlar da şöyle cevap vermiştir: "Evet şahidiz (kâlû belâ)." (A'raf, 7/172) Dolayısıyla yaratıcının varlığını ve kudretini kavrama veya algılama kapasitesi, gerçek olan ile sahte olan arasında ayrım yapabilme kabiliyeti, insana yaratılıştan (fıtraten) veya içgüdüsel olarak verilen bir özelliktir. Allah insanı, cinler gibi kendisine kulluk etmek için yaratmıştır. (Zâriyat, 51/56) İnsanın organizması diğer yaratılmışlar gibi Rabbimizin yaratılış kanunlarına uyar; yani Allah'a secde ve tesbih eder. Ancak insan diğer yaratılmışlardan farklı olarak ihtiyar/akıl sahibidir; aklını çalıştırabilmesi için insan cinsinden olan Hz. Adem'e de eşyanın isimleri öğretilmiştir veya eşyayı isimlendirme kapasitesi verilmiştir. (Bakara, 2/31) Ama insan cahilliğe meyyal olduğu için de (Ahzab, 33/72) başı boş bırakılmamış (75/36) ve ilk rasul olan Adem'e (a) kelimeler verilmiş ve ilahi hidayet yolu gösterilmiştir. (Bakara, 2/37) Bu nedenledir ki Rabbimiz, insan için şöyle buyurmuştur: "Biz ona yolu gösterdik, ya şükredici olur ya da nankör." (İnsan, 76/3) Böylece iradeli bir varlık olarak yaratılan insanın dünya hayatındaki "hayır ve şer ile imtihan" serüveni başlar. (Enbiya, 21/35)
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.