Ilk Mehmed Uzun kitabım yani bir tanışma kitabı benim için "Aşk gibi aydınlık ölüm gibi karanlık "
Derin tarihe girmeden yüzeyde dolaşmak istersem kitap için ne diyebilirim diye sordum kendime "öncelikle " merak duygusu hakimiyeti diyebilirim .. daha erken saate başlasaydım şimdi yatmak zorunda kalmazdım acaba ne olacak diye düşünerek uyudum o gece, ertesi sabah uyanır uyanmaz devam ettim deli gibi :)
Böyle bir yüksek merak duygusu oluşuyor okurken o kadar canlı ve "sahici" ki karakterler hep bir sonraki sayfaya gidiyor aklınız "acaba şimdi ne olacak " ?
#SPOİLER
Kevok ve BAZ iki ayrı kahraman
Bir masal kurgusu lezzetinde başlıyor kitap her masalın acı tatlı korkunç sahneleri vardır ,güzel prensesleri ,kötü kralları,alev saçan enjerhaları ,savaşları
Bazen prens- prens olduğunu bilmez ..
Sen burada doğdun bir seyis oģlusun desem inanır çünkü damarindaki "asil kan" dışardan bakınca 'okunmuyor" dur ..
Işte doğduğun yer diye düşündürüyor önce kitap ..toprağa göre değil yetiştiği yere göre şekillenir "hayat" Baz gibi ..
Sonra "Militarizm " diye düşündürüyor kitap ...
Adı olamayan bir ülkede adı olmayan bir ordu da "Ölüm " kelimesi ile eş değer bir hayat .. sorgusuz "emre itaat" insanı insanlıktan çıkarır , üstelik "haklı" buluyor ve bundan "zevk" alıyorsan. .
Baz'ın boş dünyasını dolduran bu aidiyet duygusu onu nasıl bir canavara dönüştürmüş ki eşine uyguladığı "cinnet" de bunun bir yansıması .. ona hiçbir yerde "huzur" hakkı yok ..
Bu kadar yıkım,yangın,ölüm gördükten sonra bir "Aşk" a teslim olmak da
"Hayatın her zaman değişebileceğini " gösteriyor bize ...
Bütün yılların, tüm hayatın,ilkelerin,inançların ve inandıkların bir anda "değişir " ..
Sürgün olmak ,yerinden yurdundan ayrı düşmek ,insani şartlardan mahrum edilmek bu duyguyu en çok Cengiz Dağcı okurları bilecektir. .
Mehmed UZUN 'un kaleminden de ayrı bir sürgün hikayesi akıyor içimize ..
Bir başka kalem yazsa idi acaba ne düşünürdük bu zorbalık karşısında diye düşündüm ..
Hangi tarih ..
Hangi ülke ..
Hangi coğrafya ..
Ütopik bir roman olsaydı hangi tarafta olurduk acaba ?
Hikayeden gelen doğa betimlemeleri keyfini apayrı tutuyorum çünkü dağlarda karda, tipide soğuktan donarken o kadar güzel ki ..
Ve bahar şiir gibi gözümüze serilrken üstüne kan ve silah sesleri döşenmese "Insan burada yaşamalı burada ölmeli" demez mi ?
Zemheri kışı ayrı güzel dereleri pırıl pırıl ayrı. .
Kevok bir güvercin kız ..
onu sevdim mi ? kızdım mı ona bilmiyorum .. doğduğu gün geliyor aklıma bileğindeki ben'i acaba gerçekten var mı ? diye düşünüyorum ..
O da aşkın peşinde savruluyor Jir den ayrıldığı son gece yi düşünüyorum..
Jir öldü mü? diye soruyorum kendime. .
Aslında daha çok şey düşünüyorum ama az yazıyorum. .
Defter diyorum mesela çarşıda yere düştü hala orada mı ? Şiir yazacaktık biz daha ,yarım kaldı diyorum ..
Başından sonu belli olan bir hikaye nasıl bu kadar beni etkiledi diye sorguluyorum
Kitabın başında ..
önce "sonunu" yazan bir adam ..
Iyi bir yazardır, Mehmet Uzun elimi uzatıp "merhaba" diyorum
..zaman zaman kitabın ikinci hikayesinde bir kahve içmisiz gibi hissediyorum ..
Büyük ülkeden daha büyük olan o diğer ülkede ..
Bir kafede ya da otel lobisinde ..
Pencereden bakıyorum ,beyaz bir aşk yağıyor. .
Ben , kar bastırmadan gitmek gerektiğini biliyorum ..
Kahve için teşekkür ederim Mehmed yine görüşeceğiz, çok yakında ..
Arkamı dönüp gidiyorum ..
Kar'a doğru , boş sokakta ...
Dilimde bir şarkı ...
youtu.be/qQSJJDX5dnA
Dip Not : yok
Çünkü konu "dipsiz "
Sevgiyle ..