uzun bir uykudan uyandım bu sabah
yüzümü yıkadım şöyle durup bir aynaya baktım
asmadım suratımı kendimi bırakmadım
hafif çatıktı kaşlarım
öylece bıraktım
ben şimdi uzun bir uykudan uyanmış olarak
geceden kalmış rüyalarımı anlatsam size
beni rüyalarımdan tanır mısınız
beni arkadan görseniz tanır mısınız
beni yürüyüşümden tanır mısınız
yalnız ellerimi tanır mısınız
bir şeyi kessem mesela
kesilen şeyden beni tanır mısınız
bir şey kesiliyorsa ben mutlaka orda olurum
bir anne sütten keser bir çocuğu
orda ben
aşk ayakları yerden keser orda da
insanlar umudunu keserler ben
beni tanır mısınız orda oluşumdan
geçip gitmeyip duruşumdan
ben şimdi kendimi anlatsam size
beni
iyiliğim de kötülüğüm de vahşi atlar gibidir
vahşi bir ata dokunmak gibidir güzelliğim
tanır mısınız hiç sanmam
hiç sanmam çünkü
özenilmemiş ve kimseyi ilgilendirmez güzelliğim
suya düşse kimse eğilip almaz
yani almasın
çünkü her şeyden önce bir göz gerekir bir güzelliğe
aslında doğrusu şu
yalnızca bir göz gerekir bir güzelliğe
sen öpünce beni yüzüm inceliyor ya benim
ben güzellik yarışmasının birincisiyim
forma girmedim oysa
elma yemedim süt içmedim
ekmek ekmek ve ekmek yedim
ve tabi ki güzelliğimi hep önemsedim
sana uzanan yüzümü ve üzüntümü
sen bana bak
beni tanı elimden ve yüzümden
dağıt yüzümü böl parçala kanat
beni kolumdan tut hırpala duvara fırlat
içimden geç sen iç içe geçen bulutlar gibi
elimi tut ve beni kendimden çıkart
kalk bir ev yap bana
ama beni tanı mutlaka
taştan bir ev yap bana
serin bir ev
sıcağı hiç sevmem
tanı beni
serinliği severim
taşa basmayı severim çıplak ayakla
yazın yerde yatmayı severim
sabah ve akşam vakitlerini severim
bu vakitler dünyadan değilmiş gibi
bu vakitlerde beni iyilik ve yas tutar
bu vakitlerde kadınlar genellikle evde ve uyanık olurlar
bu vakitlerde evde ve uyanık olurum genellikle
bu vakitlerde sokağa atılan ilk adım gibi
serin ve acelesiz
ben en çok serin ve acelesiz sevmeyi severim
yas tutar gibi
iyilik yapar gibi
acelesi yoktur yas tutanın
ve iyilik yapanın
severim seni
acelem yok
serinim
seninim
acelem yok