Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

344 syf.
9/10 puan verdi
Dört duvar içinde bir tavan ve bir taban.
Sözlerinin anlamı kendisini ürküttü, demişti Güray Süngü; İbrahim için. Oysa Güray Süngü’den evvel, İsmet Özel şöyle demişti; youtube.com/watch?v=w7WrR8h... “Sözlerimin anlamı beni ürkütüyor böylesine hazırlıklı değilim daha. Bilmek. Bu da ürkütüyor. Gene de biliyorum: Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda.” Sözlerinin anlamından ürken, bilmekten ürken ve yine de bilen İbrahim, neden İbrahimsin sen? İnkar et babanı, adını yadsı. İbrahim babanı neden inkar ediyorsun? Adını da yadsıma lütfen, sen Shakespeare’e bakma. O bahsedilen aşklar da artık dizilerde bile yok, filmlerde de tükendi her şey, bütün anlamlar birer birer anlamsızlaştı, eskide kaldı Sadri Alışık’ın "Semtimizin bir tanesiydi Müjgan, saçları sırtına kadar sırma sırma dökülür. Elleri ufacık, gözleri dört defa lacivert. Ve de her ne hikmetse o da bana gönüllüydü. Öyle bir sevdim ki Müjgan'ı, dünyamı şaşırdım... Haddimi bilemedim, evleniriz gibi geldi bana. Evimiz, yuvamız olur, ışığımız yanar; fakir soframız kurulur gibi geldi.” dediği harika filmler, on numara tiradlar falan hiç oldu icabında. Çaktın? İbrahim, ismin ne kadar güzel… İsmin bile her şeyin anahtarı. İbrahim, ismini sana söylediğim, senden bahsettiğim her cümlede tekrar tekrar söylemekten memnuniyet duyuyorum. İbrahim kelimesinin kökü rhm’den meydana geliyor. Eb, baba manasına gelirken, rhm kökü birçok manaya işaret ediyor. Baba ancak nasıl bir baba? Ata olan baba, merhametli baba, etken fiil olarak rahman referans alınırsa bütünlük, kapsamlılık dahilinde baba, birinin üzüntüsüne ortak olan baba, yufka yürekli baba. İbrahim, aynı zamanda Brahma ile de oldukça ilişkili, konu öyle uzun ki daha fazla malumat araştırırken ben de kayboldum. Dini literatüre girmeden, tarihi çok eşelemeden İbrahim, ismini ne denli sevdiğimi anlatabilmişimdir umarım. Seviyorum ismini, anlam itibariyle de fonetik olarak da. Kulağa hoş bir tını, gönle hoş bir tat bırakıyorsun. Ahmed ismini de seviyorum. Ahmed ismi, İbrahim ismini de kapsayacak kadar güzel bir isim gibi geliyor. Övgüye layık olan başta mana olarak sonra öz bakımından da aslında o. Ahmed İbrahim ya da İbrahim Ahmed. Hangisi daha hoş? Ahmed İbrahim sanki daha oturaklı. Ne kadar nahifsin İbrahim, hiç kırmadan ne tatlı dinliyorsun, aslında içinde çok akıllı bir adam var ve verecek onlarca cevabın ama sen onu anlamadığından mı yanıt vermiyorsun yoksa bütün bu sözlerim ruhunu okşadığı için mi sustun öyle? İbrahim, senin adın neden İbrahim? İbrahim, senin adın biliyorum metafor. Hz. İbrahim’e; arayışına latif bir gönderme. Neyi arıyordun İbrahim? Seni mi? Yani işte kendini… Kendilik dediğin şey; özünü bilmekti değil mi İbrahim? Seni anlatan bu harika kitabı okurken aklıma Hay Bin Yakzan da geldi. Orada da aramaktan bahsediliyordu, kendini bilmekten. Kendini bulmaktan da elbette. Kendini bulan önce Rabb’ini biliyordu, Rabb’ini bilen kendini biliyor ve bildiği için de buluyordu. Senden evvel senin hikayeni ne çok kişi yaşamış değil mi? Belki sen de onun rüyasındaydın ve onun rüyasında henüz onun zamanını yaşamamıştın. Rüya içindeki rüyanın içindeki rüyanın içindeki rüyanın içinde bir rüyada bir gün rüya gördüğünü anladığında, rüyanın içinde olduğunu da anladığında bir şeyler yavaş yavaş aralanmıştı. Aralanmıştı ama aramıştın da. Girdiğin bin kapıdan bin birinci kapıda bir şeyler yeniden, bilinç akışı, zaman içinde zamanın yaşandığını gördün, seninle birlikte ben de gördüm elbette. Zamanda büyük bir kayma yaşamıştın ya da durma ya da inanılmaz bir hızlanma. Zaman öyle göreceliydi ki ben kitabını birkaç günde okurken sen yıllarını ve ömrünü yaşamıştın bile, bütün bunlar olurken bende günler sende bir ömür geçmesi de buna kanıt değil miydi İbrahim? İbrahim, yolda olmanın bahtiyarlığına kavuşmuş biri. İbrahim, azim ve sebata sahip. Biraz bu kavramları açalım: Azim, hırstan arınık safi bir gayretin işareti. Azmin kelime manası da yola çıkmak. İbrahim’in yaptığı da yola çıkmak. Sebat, bir insana verilen zaman fırsatı. Zamanın fırsat olduğunu fehmetmek. Sebat, sbt kökünden meydana gelen bir sözcük. Sabit’ten bilhassa. Sebat eden İbrahim sabitti. Sabit derken, duruyordu. Duruyor derken, aslında yolda yürümek konusunda kararlılıkla duruyordu. Bir arayışın içindeydi ve bu arayışta zaman çok önemliydi. Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ndeki memurların zaman öldürürken zamanı ayarlamamasının kurbanı olmuştu İbrahim, İbrahim kendi kendisinin kurbanı olmuştu. Bir oğlunu kurban etmesine bile gerek kalmamıştı. Uzun zamandır farklı, yepyeni bir açı kazandıracak kitapların arayışındaydım. Başlarda tebessüm ederek okurken bilmem ne zaman - rölativ çünkü- kaşlarımın çatıldığını, kendimi de aramaya başladığımı fark ettim. Bu kitabı önce ağır ağır okudum, sonra baktım olacak gibi değil daha da ağırlaştırdım okumamı. Bir sözcüğü yirmi saniyede okuyordum. Bir sözcüğü üç kere yüksek sesle tekrar ederek okuyordum. Bana bu zaman diliminde çok kez seslendi İbrahim, Dilek anlamadığın birkaç yer daha var, dedi; anladığını zannettiklerin var, onlar yalnızca zandır, diye de ekledi. İbrahim kaybettiklerini bulurken Tarkovsky’nin Stalker filmi geldi aklıma. İbrahim’e dedim ki aslında Stalker sensin. Stalker, sensin çünkü Stalker; iz sürücü demek değildir. Tarkovsky diyor ki Zaman Zaman İçinde isimli kitabında “ Stalker; ağır ağır yürümek” diyor. Yürümek, yolda olmak. Bu “zaman zaman içinde” üstelik. Bende üst üste flaşlar patladı, acaba Süngü de Tarkovsky filmlerini izleyip etkisiyle yazmış olabilir mi? İsmet Özel’den, Sezai Karakoç’tan, Ahmet Hamdi Tanpınar’dan, Oğuz Atay’dan etkilenerek yazdığı gibi. Türk işi Stalker sendin İbrahim. Ne kötü birinin bir başkası üzerinden anlatmak. Stefan Zweig’ın karısı demek Charlotte E. Altman demek yerine, yahut Türkiye’nin Dostoyevski’si - Yaşar Kemal-, Kafka’nın Türkiye Şubesi -Hasan Ali Toptaş- … Ne yavan değil mi İbrahim ve ne kırıcı. Oysa sen İbrahimsin. İbrahim, senin adın neden İbrahim sahi? Tarkovsky filminde; -Stalker- girdiği “bölge”de bütün hipotezlerini, teorilerini, deneylerini bırakması için Stalker, Profesör’e “çantasını bırakmasını” söylüyor, sende de işini, hayatında en çok değer verdiklerini bırakman söyleniyordu. Yüklerinden arın diyordu, kendini; ihtiyaçlarını ve belki isteklerini anlaman daha kapsamlı olarak –ismin gibi- idrak etmen için. Hem hatırladın mı sen de bir kütüphaneye giriyor ve ismini soruyordun da orada sahaf gibi görünen kişi kendisi için “Yazar” diyordu, insanlar böyle anılıyorlar. –Stalker’daki Yazar’a da gönderme yok deme lütfen, düpedüz o.- Kıymetimiz, para kazandığımız uğraşımız. Kimliğimiz maddi varlığımız oluyor. Hiçbir meslek kutsallığı barındırmıyor, asla. Çünkü mesleğin tanımı dahi; para kazanılan iş. Para kazanılan bir iş, nasıl kutsal olabilir ki İbrahim, bu mümkün mü? Asla. Kutsal olan, kut’u barındıran bir öze sahip olmalıdır. Kut bunun neresinde İbrahim? Itri’nin doğadaki varlıklarda yaratıcıyı aramasında mı yoksa o yüzlük mangırın refahında mı? Her şey daha refih bir hayat için değil mi İbrahim? Peki, daha refih bir hayat ne için? Hayat ne için İbrahim? Bir meta gibi kaybettiğin hayatın, bir metadan farksız mı İbrahim? Gerçekten buldun mu İbrahim yoksa Platon’un bahsettiğin o gölgelerin gölgesine mi sığındın?
İbrahim’in Kaybettiğini Bulmasıdır
İbrahim’in Kaybettiğini BulmasıdırGüray Süngü · İz Yayınları · 2020474 okunma
··
326 görüntüleme
Fenci okurunun profil resmi
Genelde çok etkilendiğim kitaplara, hislerim vücut bulsun diye inceleme yazmaya çalışırım.İlk defa bir kitaba taştığım halde dolduramayacağımı bildiğim için ya da İbrahim'in deyişiyle hissettiğim için herhangi bir şey yazamıycam.Hislerimi en yakın inceleme olduğu için buraya bir şeyler yazmak istedim. "İbrahim! Kalbimi put sanıp da kıran kim?" dizesi dolaştı kitabı her elime alışımda.Boşuna olmadığını biliyordum :)
Emin K. okurunun profil resmi
Yine farklı taraflardan yaklaşarak kitabı daha geniş çerçevede değerlendiren bir inceleme olmuş, elinize sağlık Dilek Hocam. Bu kitap çok katmanlı bir yapıda, Tarkovsky de derinliği olan bir sanatçı. Dolayısıyla çıkarım yapılacak ilginç bir yaklaşım olmuş. Stalker'ı izleyeli çok oldu, kitaptaki Yazar karakteriyle bir bağlantı kurulabilir mi? o kadar net hatırlamadığım için bir şey diyemiyorum. Ancak kitaptaki Yazar karakterinin G. Süngü olduğunu söyleyebilirim. Fiziksel olarak da kendini tarif ederek "kitabımı okudun mu?" diye sorduğu kitap da hatta
İnsanın Acayip Kısa Tarihi
İnsanın Acayip Kısa Tarihi
kitabıydı. Bu okura muzipçe bir göz kırpma hareketiydi :) Sinemada Hitchcock yapmış zamanında filmlerinde, Zeki Demirkubuz'da yine aynı şekilde filmlerinde bir karede ya kendi ya da eseriyle görünür. Edebiyatta da hatırladığım; HAT, Gölgesizler'de dahil ediyordu kendini esere. Bu arada romanda; okumayı bilmeyen, elindekini anlamlandıramayan İbrahim'in, Bilgi Kapısı'nı aralamak için yazar evreninde gezmesi de zekice bir fanteziydi öyle değil mi? Dediğiniz yazarlar dışında Pavese'den Borges'e farklı dünyalar görmesi oldukça anlamlıydı. Kitapla alakalı inceleme ve paylaşımlarınızdan, sizin de kitaptan fazlasıyla keyif alarak geniş çerçevede güzel bir okuma yaptığınızı görüyorum. Buna sevindim. Yazdıklarınız da kitaba dair merakı artıracak bir emek ürünüydü, emeğiniz sağolsun :)
nosthalgia okurunun profil resmi
Kesinlikle öyleydi, bir paradoks vardı, bilmiyor ama bilmek için de girip araştırması, bilme yolunda çabalaması gerekiyor. Aşil Paradoksu yerine İbrahim Paradoksu :) Kurguyu, zaman içinde zaman akışını çok zekice buldum, hatta ellinci sayfada " nasıl devam ettirecek çok merak ediyorum" diye söylenmiştim, ustalıklı bir iş bekliyordum ama bu denli bir beklentim yoktu. Son eseri olduğu için mi böyle yetkin yoksa hep mi yetkin bilmiyorum ama bundan sonra okunacak yazarlarım arasında bu isim de var. Felsefe okumalarıma nefes olacak. Sitede herkesin bir favori yazarı var benim asla böyle bir ismim olmadı, kitabını sevdim ama baştan sona her eserini okuduğum bir yazar olsun istiyorum, takip etmesi daha kolay ve gerçekten de yetkin, yaşayan bir isim... Güray Süngü olsun isterim bu isim, hatta sitesine bu incelememi attım, siteyi unutmadıysa bakar belki bilmiyorum :) Yazar'ın Süngü olması hem üzdü hem şaşırttı, böyle bakmamıştım :) Bunu yazarken eserlerini bile bilmiyordum, meşhuuur Düş Kesiği de onunmuş meğer... Z.Demirkubuz dediniz, Tarkovsky dediniz ve beni yakaladınız. Stalker'daki yazar da yol öncülüğü -zımnen- yapan ve arayışta olan biri de ondan benzettim. Teşekkür ederim size, çünkü siz tanıştırdınız. İncelemeniz olmasa ben bilmezdim bile bu ismi :)
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.