Yazarın, Kardeşimin Hikayesi’nden sonra okuduğum ikinci kitabı. Sebebini bilmediğim bir şekilde önyargılıyım yazara karşı, önyargımın üstün gelmesine Kardeşimin Hikayesi’de katkı sağladı. Serenad kitabına bu duygularla başladım. Haksız bir yaklaşım belkide benimkisi, bir kitapta bulmak istediğim şeyleri bulamadıkça ben zaten demiştim diyorum. Kitabın kurgusu güzel, akıcı bir şekilde ilerliyorsunuz. Lakin ben hep edebi bir şeyler arıyorum, böyle düm düz anlatımlara deli oluyorum. Aslında yazar kitabın içinde kurgu gereği öyle bir şey diyor ki okurken sağıma soluma bakıyorum, bana mı söylüyorsun gibilerinden. Aynen şöyle diyor kitabın içinde : “Ama ben bu hikayeyi güzel olsun diye değil, anlatmaya değer bulduğum için yazıyorum” Eyvallah, kitabın konusu, Struma gerçeği daha önce bilmeyenleri etkileyecek bir şekilde ortada duruyor, bunu hikayeleştirerek anlatmak yazara düşen kısmı... Neyse uzatmayayım, kitap kötü değil, bu kadar kitap yazmış insandan da okur olarak beklentilerim var, bir paragraf sucuklu yumurta pişirmenin tarifi yerine, “Kar Anadolu'nun yorganıydı ama İstanbul'un da beyaz masal peleriniydi.” gibi cümlelerin fazlaca yer aldığı metinler istiyorum. Bir kitabını daha okuyacağım, oldu oldu, bir daha okumam. Şimdi Zülfi beyide bir teleaş almıştır... Latife bir tarafa müzik, sinema, siyaset, yazarlık, gazetecilik vb. Bir insanda varsa benim isteğim bence çok normal...