Kadının sabit bakışlarında bir tereddüt belirdi. “Her zamanki gibi, sanırım.”
“Konuştuğumuz her zamanki gibi bir koruyucunuz olmalıydı. Ve kumarhaneye gelmemeliydiniz.”
“Yürüyerek geldim.”
Bir çarpma sesi duyuldu. “Yürüdünüz.”
“Evet.”
“Tek başınıza.”
“Ortalık günlük güneşlik.”
Kadının sesinde kendini savunmak ister gibi bir hava vardı.
“Londra’yı boydan boya yürüyerek geçtiniz...”
“O kadar uzak değil. Evimiz...”
“Thames Nehri’nden beş yüz metre yukarıda.”
“İskoçyadaymışız gibi söylemenize gerek yoktu.”