Gönderi

236 syf.
7/10 puan verdi
(Spoiler içerir :) ) Bu kitap ilk başlarda çok yordu beni. Sanırım noktasız olması sebebiyle epey bir odaklanmakta problem yaşadım. Özellikle diyaloglarda tekrar başa dönmek zorunda kaldım bir kaç kez. Alışkanlıklarımız ve ufacık bile olsa değişmeleri bizi hep huzursuz ya da rahatsız ediyor. Ben bu kitaptaki atapte olma durumumun gecikmesini buna bağladım. Ama çok uzun sürmedi :)) hemen alıştım. Bir süre sonra öyle aktı ki dedim sanırım beynim bu biçimi kabullendi. ölümsüzlük, hep üzerine yazılmış çizilmiş, filmlere konu olmuştur. Ancak hiç bu şekilde bir değerlendirmeyle karşılaşmamıştım. Toplumsal anlamda getirdikleri ve bunu yazarın ifade ediş biçimi ve çıkarımları gerçekten hiç bakmadığım, aklımın ucundan geçmeyen sonuçlardı. Hastaneler, bakımevleri, aile içi durumlar vs. çok yaratıcı bir o kadar da herhangi bir şey aslında. En çok dikkatimi çeken kısımları da kısaca buraya almak isterim: “diriliş olmadan kilise olmaz” Ölüm olmadan cennet cehennem olmaz cennet cehennem olmadan müslümanlık olmaz… Eminim ki böyle dile gelirdi müslüman ülkelerin otoritelerinden de… Bu kısımla çok bağlı olan bir de şu cümle var tabi önemli bulduğum: “İnsanların tüm hayatlarını boyunlarında ölüm korkusuyla yaşamaları için varız biz, bunun ötesinde, ölüm anı geldiğinde, o anı bir kurtuluş olarak algılamalarına da çalışırız” Gerçekten çok etkileyici tespitler ve çok vurucu oluşturulmuş ince diyaloglar bunlar… Bir diğer dikkat çekici kısım da belki bu cümlenin bir yerlerden tanıdık ve itici gelmesi sebebiyle işaretlemişimdir (!) “Bizi kıskanıyorlar, deniyordu, çarşıda, pazarda ve evlerde, aynı sözler radyolarda, televizyonlarda yankılanıyor, gazetelere de yansıyordu, BİZİM VATANIMIZDA ÖLÜNMEMESİNİ KISKANIYORLAR, bu yüzden kendileri de ölmemek için topraklarımızı işgal ve ilhak etmek istiyorlar” Halbuki komşu ülkelerin umurlarında değildi bu kitapta da dediği gibi tek istedikleri “bu yeni tür kaçak göçmenelerin izinsiz definleriydi” Epey gülerek okuduğum kısım ise “ölüm” ün mektubunun dilbigisi uzmanı tarafından değerlendirildiği sayfalardı. “… kendi adını bile küçük harfle yazmıştır. Bu utanç verici bir hatadır...” :D bir çok yer var alıntılamak istediğim ama çok uzattım sanırım. Ölüm üzerinden bir çok sistem, din, toplum eleştirisi gördüm. Tekelleşme, mafya(!), devlet varlığı… Devletin işlevi ya da işlevsizliği… Viyolonselci’den sonra duygu durumum da epey bir değişti. Bir kitapta böyle bir geçiş anlatılsa belki “o ne ya?” deyip garipseyeceğim bir durum ama burada asla garipsemedim. Çok da tatlı bir geçiş oldu, çok da tatlı bir bitiş… “Elinizi bile sıkamaz mıyım? Ellerim soğuk...” “Ertesi gün hiçkimse ölmedi...”
Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş
Ölüm Bir Varmış Bir YokmuşJosé Saramago · Kırmızı Kedi Yayınevi · 202012bin okunma
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.