Bu kitabı okumalısınız güzel kardeşlerimYazarın okuduğum ilk kitabıydı. Hiç bu kadar güçlü bir kalemi okumamıştım. İnanılmaz tespitlerle dolu bir kitaptı. Kitapta genel olarak insanlığın var oluşundan beri insanın, dönüştüğü menfaatçi insan yapısına ve üreten insan yapısına değinilmişti. İnsanlık var olduğundan beri 2 tip insan vardır. Birincisi üreten insan tipi, ikincisi kullanan insan tipidir. Üreten insan genelde egoist olarak karşılanmıştır. Çünkü o var olana baş kaldırmıştır. Düzeni kabullenmemiş, isyan etmiştir. İnsan yaşıyorsa beynini kullanmalı, üretmelidir demiştir. Hayatta kalmak için üretmelidir. Çevresel etkenlerle başa çıkmanın yolu budur. Kullanan insan tipi her zaman üreten insan tipini dışlamış, onun yaratıcılık fikirlerinden korkmuş, ilk etapta ön yargıyla yaklaşmış, onun kabullenmeyişini gördükçe ondan nefret etmiş, öldürmeye kalkmıştır. Onun üretme arzusunu, ruhunu anlayamamıştır. Sonra utanmadan üreten insanın ürünlerini kullanmaya başlamıştır. Kullanan insan tipi başka bir yöntem geliştirip üreteni bencillikle suçlamış, önemli olanın paylaşmak olduğunu söylemiştir. Ona göre varsak başkaları için varız, kendimiz için değil. Hayır sever olarak kendini tanımlamış, insanlara iyilik yapmayı bir ilke edindiğini söylemiştir. Üretemediği için paylaşmayı meşru kılmaya çalışmış, üreten insanı geri planda tutmaya çalışmıştır. Bu yaklaşım bana Victor Hugo’nun “siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk. “ sözünü hatırlattı. Bunun en temel sebebi bağımsız olarak yaşamayı becerememesidir. Birçok örneği vardır bunun. Bir ürün üretip, tarih sahnesinde kısacık yer alan üreten insan tipi ve bu ürünü ihtiyacı olanlara dağıtıp daha çok üne kavuşan bir sürü kullanan insan tipi vardır. Bizim gitmekte olduğumuz gelecek tamamen budur. Üretenler azalmakta, kullananlar artmaktadır. Bu birçok yönetim biçiminin de işine gelmektedir. Mantık yürütmeyen, düşünmeyen sadece tüketmeye odaklanmış bir toplumu yönetmekten kolay ne olabilir? Buradaki mantık böl parçala yönet değil, bütünleştir ve yönettir. Ortak bir fikir etrafında şekillenen bir toplum yaratıp, parmaklıkları, duvarları, kapıları olmayan birer zihin hapishanesi yaratmak her yönetim biçiminin isteyeceği şeydir. Üretmeye çalışalım arkadaşlar. Düşünmeye çalışalım. Bir fikrimiz olsun. Yanlış veya doğru fark etmez. Ama o fikir yeter ki bize ait olsun. Bu kitabı okuyup, kitabın ruhunu anlayan her kişinin dünyayı daha güzel kılmaya, üretmeye çabalayacağından eminim. Kitabı okumanızı kesinlikle tavsiye ediyorum. Listenizin sonuna değil ilk başına almanızı rica ediyorum. Size kitaptan bir alıntı paylaşıp, incelememi bitiriyorum.
“Kolektifin, yani bir ırkın, bir sınıfın, bir devletin “ortak çıkarı”, insanları baskı altına alan her türlü zorbalık rejiminin altında yatan şeydir. Tarihteki her dehşet verici olay, bir hayır uğruna yapılmış görünür. Bencil hareketlerin hiçbiri, hayır severin döktüğü kanla ölçülebilecek bir zarar vermiş midir? Bunun suçu insanoğlunun iki yüzlülüğünde mi yatmaktadır, yoksa ilkenin yapısında mı? En korkunç kasaplar, genellikle en samimi, en içten inanmış olanlardır. Giyotinle ya da idam mangasıyla, kusursuz bir topluma ulaşacaklarına gerçekten inanmışlardır. Hiç kimse onların öldürme hakkını sorgulamamıştır, çünkü besbelli hayır sever bir amaç uğruna öldürüyorlardır. İnsanların başka insanlar uğruna feda edilmesi doğal kabul edilmiştir. Aktörler değişmekte, ama trajedinin akışı aynı kalmaktadır. Bir hümanist çıkar, insanlara ne kadar sevgi duyduğunu söyleyerek yola koyulur, onunda bir kan denizine varır. İnsanlar bir şeyin iyi olabilmesi için bencillikten uzak olması gerektiğine inandığı sürece, bu böyle devam etmektedir ve edecektir. Bu durum, hayırseverin eylemine izin vermekte, kurbanları da buna dayanmak zorunda bırakmaktadır.”