Güller büyütürüm, çorak kentlerin suya aç topraklarında
Kuşlar uçmayı yeni öğreniyor, kanadı kırık çocuklar
Hayalsiz rüzgarlar esiyor, esinti bir ayrı soğuk
Kelimeler uçuştururum, kollarımın uzanabildiği havalara
Aşkım, Kürşat'ın kırk çerisine denk
Akın dolu, atlar koşturur saçlarımın arasında
Aşk hücum, dalmak sevgisizliğin saraylarına.
Şiir gibiymişim bayım. Ben şiir. Bendeniz vuslat.
İki tırnak arasında kalmış çocukluğum
Gelsene ebemkuşaklarını boyayan kadın.
Bir gelsene. Gözlerini süreyim. Ot bitsin şimdi şurada.
Doyamam sana, gök gözlüm, doyamam sana.
Gezinirim bu kentin hırsız dolu sokaklarında
Hırsız ki işinin ehli. Bir kadın geldi. Çaldı hayallerimi
Hayallerim yitip gitti.
Sokak kendilerinin ete olan hasreti gibi
Köpekler aç, kemiklerimizi sızlattılar bayım.
Aç köpekler gibi insanların sahtekar duyguları
Duygularımla oynadılar, duygularımı kaybettim bayım.
Ben bunu yaşadım da öğrendim sayın dinleyen
Ben bunu, benden ,kendimden.
Sözünün eri olmak, çetin olmaktır.
Hançer sırtımda kalsın, çekmesin kimse
Şiirlerim daha da güzelleşiyor onunla
Gelen sapladı, giden sapladı.
Şimdi bilmem, kaç kez, saymadım
Kaç yar var ruhumda.
Dağlar titredi fütursuzca.
Dokunma bayım, dokunma bana. Uzak dur!
Uzaklar hasret kalmış bana.
Şimdi büyüyeceğim hayallerin ardında
Kaf dağından haber var.
La'dan geçelim, illa'ya.
Haber köşelerinin meşhur üçüncü sayfasında
Ölümümü yazmışlar, büyük ve yalnız.
Demişler ki bana;
Öldü ama ölümü bile güzeldi.
Şiirleri yaşadı,yaşattı insanları
Fethetti çerilerle Çin'in gönül saraylarını
Kalemiyle beraber gömüldü.
Sevgisizliğin acısına katlandı.
Umudu aşktı.
Öldü dediler ama
Aşkla yeniden doğdu aslında.
Şimdi tabutunda, gazete sayfasından,
Üç kelime kaldı sadece.
Öldüm, ağlamayın ve elveda!
Sayfa 14 - Yasir Tiryaki