1. Leonardo Da Vinci – İtalyan.
Maymun iştahlı Da Vinci. Rönesansın en büyük sanatçılarından biri olarak kabul edilse de geriye 20’den az resim ve yarım kalmış heykeller bıraktı. İlgisini çabuk kaybeder, bir projeden diğerine atlar ve genelde de pek çoğunu bitirmezdi. Ondan geriye kalan en büyük eser 13 bin sayfadan oluşan eskiz defteridir. Gayrimeşru bir çocuk, eşcinsel eğilime sahip ve bu nedenle Mona Lisa başta olmak üzere her kadın figürünü biraz erkeğe benzeten usta sanatçıdır.
2. Michelangelo Buonarroti – İtalyan.
Fevri ve patlayıcı eğilimlere sahip Rönesansın en büyük sanatçısı. Onu kızdırmanın en kolay yolu ise ona ressam demekti; kendisini heykeltraş sayar ve mektuplarını dahi ‘Michelangelo Buonarroti, Heykeltraş’ diye imzalardı. Oysa kendisini ressam olarak kabul etmeyen biri için Rönesansın en başarılı resim örneklerini de vermişti. Sistine Şapeli fresklerini yaparken alçıları karıştıran ve boyaları hazırlayan asistanları olmuştu ancak bu asistanları çok sık değişirdi. Çünkü Michelangelo’nun yıkanmak gibi derdi yoktu. Banyo yapmanın sağlığa zararlı olduğuna inanırdı ve yanında çalışanları vücut kokusuyla kaçırırdı.
3. Caravaggio – İtalyan.
En kavgacı sanatçılardan biri idi. Bir kavgadan diğerine girer, tutuklanır ve sonunda hamileri tarafından kurtarılırdı. Barok sanatın en iyi örneklerini vermiş olan Caravaggio ne yazık ki girdiği kavganın birinden katil olarak çıktı. Bıcaklayarak öldürdüğü adamı oracıkta bırakarak kaçmış ve onu yakalaması için başına ödül konmuştu. Bu nedenle resimlerinde şiddet önemli bir rol aldı.
4. Edgar Degas – Fransız.
Empresyonist tarzda resimler yapan Degas bu akım içinde kendi tarzını yakalamış usta bir isimdi. Ancak o yalnızlığı seven biriydi. Ömrü boyunca pek kız arkadaşı olmadığı gibi hiç evlenmedi. Hatta bu durum üzerine küçük bir açıklaması olan Degas ‘’Neden bir karım olmasını isteyeyim ki? Stüdyoda yorucu bir günün sonunda orada birisinin olup ‘güzel bir resim, canım.’ dediğini hayal edin hele.’’ demişti. Zaten onun dekolte giymiş bir kadına dahi bakamadığı bilinmektedir.
5. Paul Cezanne – Fransız.
Arkadaşları tarafından hoşgörülen tavırları son derece iticiydi. Suratsız ve öfkeli hem de ortamda espiri yapılıyorsa bağırıp çağırıp giden biriydi. ‘Espiri canımı çıkarıyor.’ onun en çok kullandığı cümleydi. Hödüğün biri olsa da post-empresyonist tarzda sanatsal değeri olan bir çok eser ortaya koyabildi. Bazen yavaşça ve acı çekerek çalışıyor, bazen tuvallerindeki tüm boyayı kazıyıp baştan başlıyordu; bazen öfkesi patlak veriyor ve tuvallerine palet bıçağıyla saldırıyordu. Ancak o yapmış olduğu resimlerle pek çok sanatçıyı etkiledi; Picasso onun için ‘hepimizin babası’ diyecekti.
6. Henri Rousseau – Fransız.
Kendi kendisini yetiştirmiş bir ressam, yeteneğiyle herkesi şaşırtan biriydi. Ki resim yapmaya 40 yaşında başladı. Naif tarzda eserler ortaya koysa da Kübizm ve Sürrealizm gibi akımları etkiledi. Kendisi ne kadar naif biri olsa da sicilinde hırsızlık ve banka dolandırmak vardır.
7. Vincent Van Gogh – Hollandalı.
‘’Resimlerimin satmaması konusunda bir şey yapamam. Gene de bir gün gelecek, insanlar onların boya parasından fazlasına değdiğini anlayacak.’’ diyen sanatçı hayattayken yalnızca 1 eserini sattı (o da kardeşi Theo sayesinde) ve eserleri hiç kıymet görmedi. Ama o ileri görüşlüymüş ki, bugün onun eserlerinin kopyasının kopyası dahi milyonlar ediyor. Sanat hayatı oldukça zor olan Van Gogh deliliğinin aşırı dönemlerinde doğrudan tüpten boya yediği ve kulağını kestiği bilinir.
8. Gustav Klimt – Avusturyalı.
Altınyaldızlara boyanmış resimleri kesinlikle ona hastır. Kendi tarzını yaratan usta isim Avusturya dışına seyahat etmekten hoşlanmazdı ve elinden geldiğince bu durumdan da kaçardı. Seyahat korkusu olan Klimt, tren istasyonlarıyla başa çıkmaya hiç alışık değildi ve arkadaşları onu aktarma yapacağı trene kadar eşlik etmeseler asla binemezdi.
9. Edvard Munch – Norveçli.
Ekspresyonist tarzda resimler yapan sanatçı, ömrü boyunca kimsenin evinin ikinci katına girmesine izin vermedi. Ölümünden sonra burası açılınca zeminden tavana doğru istiflenmiş halde 1.008 resim, 4.443 çizim, 15.391 baskı, 378 litografi, 188 oyma baskı, 148 ağaç baskı, 143 litografik taş, 155 bakır plaka, sayısız fotoğraf ve tüm günlükleri oradaydı.
10. Picasso.
Abartılı, adeta büyükten büyük bir isim... Tutarsız ve sonu gelmez sevgi seliyle dolu bir yaşam. Kübizmin çığır açmış ismi, 1911 yılında Mona Lisa tablosunun çalınmasında bir bağlantısı vardı. Ayrıca gerçek bir pasaklı idi. Kağıt, makbuz, tuval, boş şişe ve ekmek kabuğundan oluşan yüksek yığınlar arasında çalışır ve yaşardı. Köpekler, kediler, fareler ve hatta küçük bir maymundan oluşan bir de koleksiyonu vardı.
11.Artemisia Gentileschi .
17. yüzyıl başında yaşamış gerçek bir şahsiyet, resim tarihine geçmiş az sayıdaki kadın ressamdan biri. Bugün Caravaggio’dan sonraki ressamlar kuşağının en önemli temsilcisi kabul edilen Gentileschi’nin resimleri hâlâ bakanı derinden etkiliyor. Dönemin diğer ressamlarının aksine fazlasıyla ateşli, yoğun, şiddetli tablolar onunkiler. En ünlüsü 1614 tarihli “Judith Holofernes’i Katlediyor”. Gentileschi güçlü ama incitilmiş kadın karakterler çizmesiyle de tanınıyor. Çoğu zaman mitolojiden ya da İncil’den kadın karakterleri resmetti.