> Nasıl, gününüz güzel geçiyor mu? Ankara bugün güzel bir Mayıs sabahına merhaba dediyse de, hava az biraz serinledi ve yerini ılıman yağmurlu bir havaya bıraktı. Ben ne mi yapıyorum? Gene birlikteyiz ve şu anda dün akşam başlamış olduğum,
Ölüm Çiçekleri’ne (orj. La hija de Rappaccini - Rappaccini's Daughter) klasik müzik eşliğinde bir şeyler karalamaya çalışıyorum. Bugün okuyacağınız bu incelemem biraz sanat ağırlıklı bir inceleme olacağı için belki bu bazılarınıza az biraz sıkıcı gelebilir. Ama ben kalıplaşmış okuma kültüründen çok, geniş perspektif okuma tarzına daha açığım ve okurken kitapların içeriğinden çımbızladığım, ilgimi çeken eserler ile bağlantılı giden bir okuma kültürünü benimsemiş durumdayım. Bu birazda manyaklık ötesi bir şey diyebilirim. Elinizin altında okunması gereken onlarca kitap varken, o kitaptan, bu kitaptan diye diye bibliyomani’ye yakalanmamak ne mümkün. Neyse, gene büyüklerimizin “Her şeyin fazlası zarar!” sözünü dinlemekte fayda var sanırım diyerek incelemeye geçmek istiyorum. Önce gideyim ve kahvemi tazeleyim, fişneli pop kekimi de sonra yerim. :)
-yaşam / ölüm, aşk / nefret... tüm
karşıtlıkların dengesini arayanlara- s.6 #44629966
Kitaba Dair:
> Elimde tutmuş olduğum bu güzel kitap, A. Cengiz Büker tarafından dilimize tercüme edilmiş ve Mart 1996 tarihinde Okyanus Yayınları tarafından neşredilmiştir. Kitap, bana ikili diyalog ve sahnelemelerinde biraz
Faust adlı güzel eserini de anımsatmadı değil.
Bence bir şair yalnızca bir bölgeyi değil, bütün dünyayı temsil eder... Şair iyi yazmak zorundadır ve yazar aynı zamanda bir toplum eleştirmenidir. S.12 #44631298
> Gelmiş geçmiş edebiyat tarihinde genel olarak bu tarz tiyatro/opera türü eserler de birbirlerine olan benzerlikler ya da gidişatlar az çok görülmekte ve hissedilmektedir. Ben burada yaptığım ufak çaplı araştırma ile yazarın, MS 6. yüzyılda Vishakadatta'nın kaleme aldığı Mudra-Rakshasa adlı eserinden ilham aldığı düşüncesindeyim. Bu eser Kral, Chandragupta Maurya'nın Kuzey Hindistan'da iktidara gelmesiyle yükselişini ve bu süreç içerisinde yaşananları anlatan Sanskritçe bir oyundur.
Sezar'ın hakkını Sezar'a veren, ama yüreğin hakkını yüreğe vermeyen adaletli erdemli kral! (s.18-19) #44633741
> Hikâyemiz yıllar evvel, genç bir öğrencinin, kuzey İtalya'da okumak için Napoli'deki evinden ayrılıp, garip çiçekler ve diğer bazı bitkilerin de dolu olduğu görkemli bir bahçenin yanındaki eski bir evi kiralaması ile başlar. Bu evin balkonu Giacomo Rappaccini adlı botanikçi bilim insanın bahçesine bakmaktadır. Padova'da bulunan tüm genç erkekler Rappaccini’yi ve onun güzeller güzeli kızı İsabel’i tanımaktadırlar. Şehirde bulunan bütün erkekler, Rappaccini’nin kızına gönlünü kaptıracak kadar hayrandır, ama İsabel’in dünyası evinden ve bu botanik bahçeden ibarettir. İsabel zamanının çoğunu babasının bahçesinde bulunan güzel bir bitkilere ayırmaktadır ve işte balkonundan İsabel’i gören Juan, daha ilk görüşte kaçınılmaz bir aşkla tutulur genç İsabel’e.
İşte ben toprağa bağımlıyım. İşte şu bitkilerden biriyim. Topraktan sökerlerse beni ölürüm. S.41 #44644200
> Bir zamanlar Juan’ın babasını tanıyan ve okumaya geldiği üniversitede tıp profesörü olan Dr. Pietro Baglioni, Juan’a bulunduğu şehirde ön ayak olmak istemektedir. Bu süreç içerisinde Dr. Baglioni, Juan’nın durumunu, haletiruhiyesini görür ve toyluğunun vermiş olduğu zafiyeti değerlendirerek, kendisini botanikçi bilim insanı Rappaccini'den ve onun güzeller güzeli kızından uzak durması için uyarır. Her ne kadar ona durum ile ilgili gerekli açıklamayı yapsa da, Juan duyguları ve gerçekler arasında kaldığı için neye inanacağını bilmemektedir.
Biz doğunca ölmeye başlar bedenimiz; biz ölünce de yaşamaya... başka bir hayatla yaşamaya. S.25 #44634836
> "Ölüm Çiçekleri" adlı kitabımızın ana teması, Orta Çağ döneminde, İtalya'nın kuzeydoğu kesiminde, Veneto Bölgesine bağlı Padova ‘da zehirli bitkileri, çiçekleri bahçesinde yetiştiren tıbbi bir araştırmacı ve botanikçi olan Giacomo Rappaccini, kızı İsabel ve Padova’ya tahsilini yapmak için gelen genç Juan arasında geçmektedir. Rappaccini deneyimlerinden kazanmış olduğu bilgi birikimi ile kızının hayatını bitkiler üzerine inşa eder ve İsabel’in kendisini artık bu bitkilerin insanlar üzerindeki olası zehirlerine karşı dirençli hale gelmiştir. Fakat İsabel’in zehre bağışıklık kazanan vücudu kendisinden başka kişiler için gözle görünmez tehlikeli bir hal almıştır. Bu noktadan itibaren çok fazla içerik vermeyeceğim, zaten kitap topu topu elli sayfadan oluşuyor ve bir çırpıda okuyup bitirebileceğimiz türde bir eserdir.
Çevrene dolanan zincirler, seni kuşatan görünmez halkalar boğabilirler seni. Yardım edersen, birlikte kırarız onları ! s.38 #44636044
Sevmek, bir anlamda seçmek demektir: seçmek ya ölümü ya da yaşamı!... s.19 #44633837
İşte son adımı atıyorum. Artık geçiyorum karşı kıyıya. (s.60-61) #44647409
Şimdiden keyifli okumalar dilerim arkadaşlar.
Bir sonraki kitap yorumu ve değerlendirmesin de görüşmek dileğiyle. Esen kalınız!
~ A.Y. ~
Ölüm ÇiçekleriOctavio Paz · Okyanus Yayıncılık · 1996140 okunma
Fişneli pop keki yemek için acele etmişsin belli. :) Ben de okuduğum ve beğendiğim kitaplarda bahsi geçen kitapları bulmayı, okumayı seviyorum. Uzunluk tam kıvamında. :)
Kalemine sağlık. :)
Ok, bundan sonra uzunluk hususuna dikkat edeceğim. Kantarın ayarı kaçmazsa tabi. :))
Yorumun için teşekkür ederim ve güzel bir akşam dilerim, Liliyar. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.