Gönderi

Bir gün sarayın bahçesine paçavralar içinde, teke gibi kokan bir çoban girdi. Kralın önünde yere kapandı ve yere ince, hatta neredeyse saydam bir deri tabakası bıraktı. Kral bu derinin üstüne bir şeyler yazmasını istediğinde çoban gülümseyerek bu tür şeylerden anlamadığını söyledi. Onun yerine bir rahip geldi ve yazmayı denedi. Sonuç mükemmeldi. Mürekkep bu yumuşacık deri üstünde hiç leke bırakmadan kalıyordu. Çoban bu şeyin tarifini babasından öğrendiğini, ama bugüne dek sadece yılda bir kez ailesinin mezarları üstünde yakmak için kullandığını söyledi. Normalde keçi ve koyun derisi kullanıyordu, ama elindekini bir buzağı derisinden yapmıştı. Kral onun sırrını nasıl aldı, çobanın adı neydi, sonu nasıl oldu, bunların hiçbiri bilinmiyor. Tarih sadece kralların adlarından söz eder. Yoksul insanların adlarının geçtiği tarih sadece bir toz zerresidir. Ömrü bir anlıktır, sonra bir yağmur damlası ona değer ve ortadan kaldırır. Böylece parşömen ortaya çıktı.
Güncel YayıncılıkKitabı okudu
·
8 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.