ÖLÜMDEN ÖTE ÖLÜMDEN ZİYADEÖlmüştüm ben, hayatın bir yerlerinde , bir kez de değil üstelik , defalarca. Zaman mıydı beni öldüren , yoksa yaşamak nedir bilmeyişim mi aldı canımı ?
Bir kere daha ölebilir miyim , yoksa yeterince öldüm mü ? Gömüldüğüm yeri bir hazine haritası gibi bulsaydı birileri , zahmet edip beni yerimden oynatırlar mıydı çaresizce ?
"Yalnızdı , ölmüş olduğu için de yalnızlığın bile ötesindeydi."
Bir müzik çalınsa kulağıma , dans eden bir yılan gibi kıvrılarak tıslayarak dirilebilir miydim yeniden ? Diğer yarısını arayan yarım bir elma gibi kalakalmıştım uçsuz bucaksız bu bahçede , hakikat nerede ?
"Beni vaktinden önce gömdüler. Ben de onun için mezardan kalktım. Ancak beni bulurlarsa , her şeyi baştan başlatacaklar."
Bir ölünün yeme - içme ihtiyacını bize , kim ve nasıl açıklayabilirdi ? Nefes almakla yaşamak arasındaki farkı ve bu uzun yolu , saniyeden küçük bir zamana kim sığdırabilirdi ?
"Ama içinde istek ölmüştü , yeme içme isteği bile. İstek duymadan kalkmıştı mezardan."
Öldüm dedi adam , ölümsüzlük gibi bir şeydi , inan bana çünkü buradayım işte gördüğün gibi , sadece hisset benim hissettiklerimi , sorgulama yargılama aşağılama.
"Korkma sakın. Ben sağım. Beni pek tez gömdüler , onun için yeniden hayata döndüm. Sonra bir eve sığındım."
Kendimden başka yaşıyor olduğumu söyleyen bir tek kişi yeterdi yaşadığımı kanıtlamaya. O bir tek kişi olmayınca ben iki kişi oldum kendi içimde , susmakla konuşmak aynı oldu böylece.
"Benim zaferim ölmemiş olmamdır. Benim ömrüm , görevimin ömründen daha uzun oldu."
Çekinerek baktım insanlara , gereksiz bir mesafeden ve gereksiz bir acıyla tükettim gençliğimi. Haftanın bir günü yaşadım , altı günü öldüm. Günün bir saati yaşadım , yirmi üç saati öldüm.
"Ben ki bir tek insanı bile hiçbir zaman gereği gibi kucaklamadım."
Bir kadın , tek bir kadın , beni erkek olduğuma inandırabilirdi. Peşinden sürükleyebilirdi , kaçmak nedir unuturdum , ölümü bazen unuttuğum gibi , yaşardım sadece.
"Dili dolaşıyor , sözleri takılıyordu , içinden , hiçbir zaman kadının evinde kalmaya gitmeyeceğini bildi."
"Belki de bir akşamüzeri , dirilmiş bedenimi çekebilecek , kandıracak , ama gene yalnızlığımı bana bırakacak bir kadına rastlarım."
Sen ve ben , ben ve sen , biz. İnsan kendi bedeniyle , kendi cinsiyetiyle kol kola yürürken , ruhun cinsiyetsiz oluşuyla yüzleşmeyerek , karşı cinsten birinin yardımını dilenirdi.
"Çünkü erkekler olsun , kadınlar olsun kendi hiçliklerinin bencil korkusu ile çılgındılar."
"Eski yarasının gönül bulantısı yeniden başladı."
İKİNCİ PERDE
Oyunumuz bitmek üzeredir, hayal perdesini aralayan , ölümü göze almış demektir. Kısaydı hayat , ölüm de kısaydı üstelik. Varoluş kısacık bir şeydi , uzun zannettik.
"Bizler kısa günü daha büyük bir günün içine alıp küçük yaşamayı daha büyük yaşamanın döngüsü içine yerleştirmedikçe her şey , her şey bir yıkımdır."
İnsanın tarihi , acının tarihiyle başlardı. Tecrübe yaralardı , yaralar tecrübeydi , tecrübe yaraydı.
"Canım öyle yandı ki ! Hâlâ bir tutukluk varsa üzerimde bağışlamalısın beni."
Bir muhtaçlık hikayesiydi bu. Önce diğer yarısına , sonra kendi içindeki diğer yarıya , sonra iki yarımdan bir tam olmaya ve sonra hiç olmaya..
"Kadına , şaşkınlığın tatlı acılığıyla , isteğin olağanüstü delici aşkınlığıyla dokundu."
"Erkekle kadın birbirlerine doymuşlardı , ayrılık , gidiş vardı havada."
Aşk , ölmemektir dedi biri . Aşk , ölmektir dedi öteki. Aşk , ölüp dirilmektir dedi bir diğeri. Aşk , zaten doğmamış olmaktır dedi bir başkası. Cevap bulunamadı , aşk ortada kaldı , kimsesiz..