"Bir aralığa sıkışmıştı. Düştüğü bu dar, zamanın ilerledikçe durup derinleştirdiği boğucu aralıkta, parçalanmanın eşiğinde, ne kımıldamak olanaklıydı, ne de kımıldamamak. Ne eyleyebilir ne de bütün bütüne kımıltısız kalabilirdi. Bu aralıktan geleceği açıklıkla görebiliyordu: Gelecek ıssız, kara, soğuk bir çöl gibi uzanıyordu, geçip giden tüm parçalar da, zamanın kırık bir saat gibi dağıldığı bu çölde öteye beriye savruluyor, kum taneleri gibi sürüklenip, dönüp, yeniden dağılıyordu."