"Bana ne oldu bilmiyorum, başıma gelen şeyi bilmiyorum. Yoksa başıma hiç gelmeyen mi demeliyim? Bir şey olmuş olmalı diyorum, görünmez bir kasırga geldi, gelip her şeyi süpürerek geçti, beni de dünyanın dışına attı."
Ayhan Geçgin'in Son Adım adlı romanının ilk basımı 2011 yılında yapılmış.Okuduğum kitap, 2015 yılında yapılan 3. basım.Ne kadar uzun zaman bekletmişim kitaplığımda.
Romanın ilk dikkat çekici özelliği, çok da alışkın olmadığımız "sen anlatıcı"ya sahip olması.
Alisan, babasından kalma bir dairede, babaannesi ile yaşar. Öz
Aslı, eşi ve çocuğuyla Amerika’da yaşıyor. Bir üniversitede sosyal antropoloji üzerine dersler veriyor. Hayatının dönüm noktası ülke değiştirmek, uzaklaşmak değil, amiral olan babasının hapise atılması. Öyle birdenbire, hiç beklemezken oluveriyor bu. Türkiye’ye gelip gitmeye başlıyor bu dava süreci için, unuttuğu -ya da görmeyi bilinçli olarak bıraktığı- gerçeklerle yüzleşiyor, üşüyor, kızıyor, vazgeçiyor ve yeniden başlıyor. Zihninde yer eden tüm sistem çökmeye başlıyor. Sakin suda ağır ağır akan hayatı alabora oluyor.
.
Ayhan Geçgin ile tanışma kitabımdı Bir Dava. Konusu ve bu konunun unutulmaması adına (Balyoz davasına, o süreci yaşayan ailelere, çarpıklıklara değinmesiyle) sevdiğim ancak bazı yanlarıyla bana eksik gelen bir kitap oldu bu. Yazarın elimde iki kitabı daha var ve onları da merak ediyor, okumak istiyorum. Bir Dava’yı ‘her şeyiyle sevdim’ diyememe nedenlerim ise baş karakterimiz Aslı’nın tutukluğu (yazarın bize göstermek istediği şeylerin Aslı gibi bir karakter için çok temel düzeyde kalması, Aslı’nın tepkilerinin-sorgulamalarının yüzeyselliği) ve sonunun havaya tüm ağırlığınca bırakılması~
.
Emine Bora kapak kolajıyla ~
Bir DavaAyhan Geçgin · Metis Yayıncılık · 2019146 okunma
Kitabı okumaya başlıyorsun ve kitabın anlatımını farklı buluyorsun. Bu anlatım, Yusuf Atılgan'ın "Aylak Adam" isimli kitabına benzer buluyorsun. "Aylak Adam" isimli kitapta, üçüncü tekil şahıs şeklinde gittiğini görüyorsun. Bu kitapta ise, ikinci tekil şahıs şeklinde gittiğini görüyorsun. İki kitabın da, bu anlatım tarzlarıyla farklı olduğunu belirtiyorsun.
Kitabın iki bölümden oluştuğunu, bu iki bölümün de farklı olduğunu görüyorsun. Birinci bölümü çok sanatsal buluyorsun; acıyı dramatize ederek anlattığını ve bunun yanında da cinsel ögelerin de devreye girdiğini görüyorsun. Baş karakterin girdiği ruh halini kendine benzetiyorsun, hatta kitapta bahsi geçen babaanne karakterini gerçek hayatta (bu kadar olmasa da) kendi babaannene benzetiyorsun. O satırları okurken zorluk çekiyorsun, son birkaç aydır babaannenin bu durumda durumda olduğunu anımsıyorsun.
İkinci bölümde ise, konunun farklılaştığını görüyorsun. Doğuya gidiş başlıyordu ve oraya gidince bir kimlik kavramı devreye giriyordu. Konu esas işte burada başlıyordu. Anlatımın yer yer yavan kaldığını, biraz daha detaylı bir anlatım söz konusu olsaydı eğer, daha iyi olacağını düşünüyorsun.
Yalnızlık, topluma yabancılaşma gibi unsurları ele almasının yanı sıra yazar, kimlik ve dil unsurlarını da sorguluyor. Bazen katılıyorsun, bazen de katılmıyorsun. Kitabı okudukça, kapana kısılmış hissine kapılmaya başlıyorsun ve bu da anlattığı konu itibariyle doğal.
Yazar felsefe mezunu, haliyle sorgulaması ve sorgulatması, insan psikolojisi üzerinden sosyolojik tespitler yapmasını da normâl karşılıyorsun. Farklı anlatım tarzıyla okunabilecek bir roman.
Son AdımAyhan Geçgin · Metis Yayıncılık · 2011289 okunma