Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

48 syf.
·
Puan vermedi
İnsan
Dostoyevski’nin kaleme aldığı bu en son kısa hikayesi yine klasik olarak Dostoyevskyesque tonda başlıyor. Nihilo’ya düşmekte olan “gülünç” bir adamın intihar kararıyla. Öte yandan bu son eserinde FMD’nin sanki kafasını çevirdiği yer farklılaşıyor ve bataklıklar yerine gül bahçelerine bakmaya başlıyor. Şu anki bataklıkların bir zamanlar gül bahçeleri olduğunu görmeye başlıyor. Bir töz olarak insan’ın bambaşka üyeleriyle -öbür türlüde eyleyebileceğinin farkında olan ve eyleyen üyeleriyle- tanışıyor. Bu noktada hikayede ortaya koyduğu insan profilide değişiyor ve insan realitesine çok daha fazla yaklaşıyor. Gülünç adamın sözleriyle; “ Kötülüğün insanın olağan özelliği olduğuna inanmak istemiyorum, buna inanamam da. İşte benim bu inancımla alay ediyorlar. Ama nasıl inanmayabilirler bana: Gerçeği gördüm ben. Aklımla bulmadım onu, gördüm, gördüm ve o bütün canlığıyla bir daha çıkmamak üzere içime yerleşti. Onu öylesine bütün, eksiksiz gördüm ki, onun insanların içinde olamayabileceğine inanamam. “ İşte bu kitabı belki de tüm kitaplarından ayıran nokta. Bir timsahta dahi bize nihilizmin izlerini gösteren Dostoyevski, bu seferde insan realitesinin bir başka yönünü, insanca olan yönünü görüyor. Sadece insanın değer koruyuculuğunu ve olanaklarıyla değer oluşturuculuğunu değil, aynı zamanda insanın çevresinde ki varoluşla olan tekliğini, aynı kaynaktan gelen, aynı öz’ün ışığını yansıtan yapısınıda görüyor. Yine gülünç adamın sözleriyle; “ Ama çok geçmeden onların bilimlerinin, bizim dünyamızdakine göre bambaşka inançlarla bütünleştiğini, beslendiğini, ayrıca hayata bakış açılarının da bizimkilere hiç benzemediğini anladım. Hiçbir şey istemiyorlardı ve sakindiler. Hayatı bizim gibi algılamaya yönelmiyorlardı. Hayatları doluydu çünkü. Bilgileri bizimkinden daha derin ve yüceydi. Çünkü biz hayatın ne oldugunu açıklamaya çalışıyoruz, başkalarına nasıl yaşamaları gerektiğini öğretmek için hayatı anlamaya çalışıyoruz. Oysa onlar nasıl yaşanacağını bilim olmadan da biliyorlardı. Anlıyordum bunu, ama neler bildiklerini anlayamıyordum. Ağaçları gösteriyorlardı bana, ama onların ağaçlara besledikleri sevginin düzeyini anlayamıyordum. Bu tür varlıklarla sanki konuşuyorlardı. Hem biliyor musunuz, onlarla konuştuklarını söylerken belki de yanılmıyorum. Evet, onların dilini öğrenmişlerdi ve inanıyorum, anlıyorlardı da onları. Bütün doğaya da böyle bakıyorlardı. Kendileriyle bir arada uyum içinde yaşayan hayvanlara da. Saldırmıyorlardı onlara, sevgiyle kendilerine bağlanan hayvanları seviyorlardı. Yıldızları gösteriyorlardı bana, onlarla ilgili anlayamadığım bir şeyler anlatıyorlardı. Ama hiç kuşkum yok, gökyüzündeki yıldızlarla aralarında yalnızca düşünsel değil, şöyle veya böyle, canlı bir iletişim de vardı. “ Diğer tüm eserlerinin ötesinde, FMD bu eseriyle insanlığa bir umut ışığı yakıyor. Kötülüğün insanın bir varlık özelliği olmadığını, onu insan yapan şeylerin bambaşka farklı olanakları ve özellikleri olduğunu görüyor ve gösteriyor. Gülünç adamın sözleriyle bitireyim; “ Bununla birlikte, bilindiği gibi, herkes aynı şeye doğru yürüyor, hiç değilse, en bilgesinden en aşağılık hayduduna kadar herkes (ayrı yollardan da olsa) aynı şeye yöneliyor. “ Not: Yapabileceğim tek eleştiri, ideal toplum gösterisinin pembe tozlu romantik ütopya kalıbını kıramamış olmasına yönelik olabilir. Öyle ki, kilit kısımların anlatımdan çıkartılması halinde, aynı anlatı Cesur Yeni Dünya’da ki veya H.G. Wells’in Zaman Makinesinde ki distopyasına dahi dönüşebilecek özellikler barındırıyor. Öte yandan zaten asıl gösteri —2 tanesini de alıntıladığım— bu kilit noktalarda bulunduğu için, bu eleştirimin üzerinde durulması gerekmiyor.
Bir Garip Kişinin Düşü
Bir Garip Kişinin DüşüFyodor Dostoyevski · Kovan Kitabevi · 19651,459 okunma
·
14 görüntüleme
said okurunun profil resmi
Alexander Petrov’un animasyonu ve çok yakışan bir müzik; youtu.be/QtaGvu8KAJs
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.