Gönderi

256 syf.
7/10 puan verdi
·
20 günde okudu
Aşktı onların yollarının ortak noktası. Bir şey eksikti bir şeyler yolunda gitmeyecekti. Duygularına belki de hayatının akışına yenildiler. Böyle de olmalıydı. Yalnız bunu en baştan farketmek lazımdı. Farketmek mümkün mü insanın gözü görmüyor düşünmek dahi gelmiyor belki de düşünmek istemiyor. Sadece odaklandığı tek nokta aşk. Macide hayalimde canlandırdığım o naif güzel kıvırcık saçlı kız. Aynı zamanda temiz, atılgan, duygulu, yaşam felsefesinden ödün vermeyi hazmedemeyen, zeki, ölçülü bir kızdı. Yaşam onu bir yerlerden bir yerlere sürükledi o hiçbir zaman kendinden taviz vermedi. O ölçüsünden hiç vazgeçmedi. İstanbula gelmişti Emine teyzesinin yanına. Eğitimini burda devam ediyordu. Emine teyzesi ile vapura bindiği bir gün değişti her şey. Şöyle demek daha doğru olur her şey o gün başladı. Ömer ah Ömer görmüştü güzelim Macide'yi. Keşfetmişti onu. Emine teyze Ömer'in uzaktan akrabasıydı. Macide'nin babası ölmüştü annesinin sorumsuzlukları eklenince katlanılmaz hâl alan durum bir gün Macide'nin eve geç gelmesinin üstüne Emine teyzesi çocuk gibi azarlar o kırılgan kalbi. O gece çıkar evden Macide. Tam bu sırada Ömer ile karşılaşır uzun bi yürüyüşün ardından evine götürür.O günden sonra evlenirler. Macide çok inanır bu birlikteliğe. Nasıl birisiydi Ömer: İradesiz, kararsız,inançsız sağ görüşlü bir tiptir. Yaşamı yapılması gereken boş bir iş olarak görür. Halktan kopmuş sağcılar arasında sorumsuzca, bilinçsizce yaşayan zeki olmasına rağmen iradesiz biridir. Macide bunları bilmez, onu tanımıyordu. Öyle bir evlilik ki ilk günden eve geç gelmesinden belliydi. Balıkesirde Macide'nin hocası Bedri Ömerin de arkadaşıydı. Hayat bir çok yönde onları aynı nokta da birlestiriyordu. Ama dedim ya bir şey eksikti. Bedri sağ kolları olmuştu onların. Onun sayesinde geçiniyorlardı. Ömer son zamanlarda iyice karısını görmezden gelmişti. Sürekli yaptığı durumları içindeki şeytana suç buluyordu. Bir yere kadar bu durum böyle devam etti daha sonra içindeki şeytanın kendisi olduğunu farkeder. Ve şöyle der: isteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve dillerimin daimi bir masulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum; müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim ne şeytanı? Bu bizim pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... içimizde şeytan yok... İçimizde aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: Hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var... Hiçbir şey üzerine düşünmeye, hatta bir parçacık durmaya alışmayan gevşek beyinlerimizle kullanmaya lüzum görmeyerek nihayet zamanla kaybettiğimiz biçare irademizle hayatta dümensiz bir sandal gibi dört tarafa savruluyor ve devrildiğimiz zaman kabahati meçhul kuvvetlerde, insan iradesinin üstündeki tesirlerde arıyoruz.(s.250) İkisinin hayata farklı bakışları vardı. Bunu ilk başta anlamak zordu. Bu yüzden yaşadıkça anladılar. Bir şeyleri bile bile üzerine gitmenin bi anlamı kalmamıştı. Bunu çok denediler. Sonuç hep aynı oldu. Ömer'e çok kızdım çok, sonra da hak verdim biraz biraz. Sen en sadık olanı yaptın böylesi daha iyiydi Ömer. Macidemm naif güzel kızım. Ömer zaten yolunu seçmişti. İkisinin de bir yerlerde birleşen yolları bu şekilde son bulmuştu. Farklı insanların güzel hayallerle başlayan yolu buruk bi son ile bitti.
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2019173,3bin okunma
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.