Bu kitap hakkında inceleme yazmakla yazmamak konusunda kararsız kaldım. Çünkü konu itibariyle eleştiriye ve yanlış anlaşılmaya çok açık bir konusu var.
İran'daki İslam Devrimi dönemine çocuk yaşta şahit olmuş, birebir savaşın ve devrimin içinde yaşamış/büyümüş yazarın o çocuk gözünden yazılmış bir kitap Persepolis.
Açıkçası İran hakkında az çok fikrim olmasına rağmen kitabı okuyana kadar devrimin nasıl gerçekleştiği konusunda pek bir fikrim yoktu. Kitaptan sonra bununla ilgili ufak bir araştırma yapıp, bir kaç makale ve yazı okudum. Şah'ı devirmek için bir çok farklı görüşe mensup grubun bir araya gelişi, o devrildikten sonra da özellikle sol grupların sindirilmesi hatta yok edilmesi yönünde hareket edilmiş. Şaşırdık mı? Hayır.
Satrapi, gelen "İslam" rejimiyle beraber özellikle kadınların yaşadığı sıkıntıları güzel yansıtsa da, İslam hakkında az biraz "doğru" bilgisi olan insanlar için konuyu ele alış şekli, daha doğrusu tüm olumsuzluk ve sıkıntıları İslam'a mâl etmesi rahatsız edici olacaktır. Sanırım yazar sadece ülkesinde uygulanan sözde İslam hukukunu görmüş ve gerçeği kıyaslayacak bilgiye ulaşamamış. Kendince ülkesindeki rejimin kötülüğünü anlatmaya çalışmış ancak belki farkında olarak belki de olmayarak İslamı kötülemiş ve insanlara bu dine mensup herkesin yobaz, bağnaz ve kötü olduğu algısı yaratmış. İslamı hiç bilmeyen insanlar için islamofobiyi de tetikleyecek içerikler barındırdığını söyleyebilirim.
Kitap kimlik bunalımı, Doğu ile Batı'nın kültürel farkları ve bunların insanları nasıl asimile ettiği, bir devrimin ülkeyi ve insanları nasıl etkilediği, insan hakları, ülkelerin siyasi politikaları vs açısından güzel değerlendirmeler, mesajlar içeriyordu. Bu açıdan değerlendirildiğinde okumaya değerdi. Ancak yazarın Avrupalılara vermeye çalıştığı "İranlılar aslında sizin bildiğiniz gibi gerici ve yobaz değildi, devrimden sonra bu hâle geldi." mesajını alt metinde İslami rejimi kötüleyerek vermesi yanlıştı. Olmamıştı.