Gönderi

216 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Kitabımız Terry, Jeff ve Vandyck adındaki üç arkadaşın bir keşif gezisi sırasında sadece kadınların yaşadığı ütopik bir ülke bulmalarını ve bu ülkedeki tecrübelerini anlatıyor. Gilman bu ütopik bilim kurgu eserinde; bir yandan sadece kadınlardan oluşan bir ülkenin nasıl olabileceğine değinirken, diğer yandan da ataerkil sistemin insanlar üzerindeki etkisini ve bu etki yüzünden oluşan cinsiyet sıfatlarının yarattığı sorunları anlatıyor. Öncelikle kitabın anlattıklarından değil de vaadettiklerinden bahsetmek istiyorum. Eğer bu kitap hakkında küçük bir araştırma yaptıysanız Kadınlar Ülkesi'nin "feminist bir roman" olarak tanımlandığını görmüşsünüzdür. Feminizm, geçmişten günümüze gelene kadar farklı ve daha geniş anlamlar kazandı, kazanmaya da devam ediyor fakat bu kitaba feminist bir roman diyebileceğimden pek emin değilim. (Bu konuya ileride değineceğim.) Feminizmin her ne kadar temel bir tanımı olsa da herkesin kafasındaki feminizm tanımının aynı olduğuna inanmıyorum ve bu kitap da benimkine -buradan feminizmi hala erkek düşmanlığı sanan ve kendi cahilliğinde boğulan arkadaşlarımıza selam gönderelim - hiç uymuyor. Bu yüzden de kitaptaki bazı kısımları okurken kadınların temsil ediliş şekilleri beni baya rahatsız etti. Kitapta yaratılan kadın topluluğu, ataerkil bir toplumun onlara verip verebileceği bütün cinsiyet sıfatlarından ve normlarından neredeyse arınmış durumda ve tahmin edebileceğiniz üzere bu durum benim gayet hoşuma gitti fakat dediğim gibi "neredeyse" arınmış durumdalar. Kadınlar Ülkesi'nde yaşayan kadınların bütün hayattaki en önemli görevli ne biliyor musunuz? Annelik. Evet, Gilman gidip feminist bir dünya yaratmak istiyor fakat ataerkil düşüncenin kadınları en çok sıkıştırdığı konulardan birini bu dünyanın merkezine koyuyor. Bu durum beni beklediğimden daha çok rahatsız etti. Bu durumu yok sayarsak -ki bazen yok sayamayacağım kadar rahatsız oldum 🤷‍️- yazarın kitapta değindiği ve benim de hem fikir olduğum birçok cesur konu var. Bu konuları, sanki karakterler havadan sudan konuşuyormuş gibi okuyucuya hiç çaktırmadan kitaba sokması da çok hoşuma gitti. İnsan o bölümleri okuduktan sonra bir durup düşünüyor fakat buna rağmen yazarın bazı şeyleri anlatış biçimini beğendiğimi pek söyleyemeyeceğim. Evet, yazarın anlatmak istediklerini anladım ve birçok konuda da kendisine hak veriyorum ama bence "doğru" anlatış biçimi bu değildi. Mesela feminizm ve hümanizmin üzerine konuşulduğu bir bölümde bakıyorsunuz, yazarın bu konuları anlatırken kullandığı metot iki düşünce akımının da karşı olduğu bir şey. Bu gibi durumlara başvurulmadan da aynı konuların anlatılabileceğini düşünüyorum sadece. Karakterlere gelecek olursak, aslında kanımca odaklanılacak tek bir karakter var o da sünepe Terry. Ataerkil anlayışının daha iyi bir şekilde karekterize edilebileceğini düşünmüyorum gerçekten. Kitabı okurken bütün hayatım boyunca nefret ettiğim ve savaştığım her düşünceyi bir arada görünce büyük bir dumura uğradım. Terry kitaptaki her sayfada beni sinir krizine soktu, hatta öyle bir duruma geldim ki bir ara sinirden saçımı başımı yolacaktım. Uzun lafın kısası karakter on numara beş yıldız yaratılmış, kendisinden nefret ediyorum. Sizin de anlamış olduğunuz üzere Kadınlar Ülkesi karmaşık duygular beslediğim bir kitap oldu. Alın veya almayın diyemem ama kitapta herkesin tecrübe etmesi gerektiği şeyler olduğu kanaatindeyim.
Kadınlar Ülkesi
Kadınlar ÜlkesiCharlotte Perkins Gilman · İthaki Yayınları · 201812,5bin okunma
·
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.