Kusurlarımız bizi korkaklığa itiyor olsa gerek. Pisliklerimizin taze pişmanlığını ve anısını içimizde yaşamak bizi korkutuyor olsa gerek. Onurlu yaşamaktan hoşlanıyoruz ve değerini yitirmiş bir sevgili bize ulaşmak istediğinde utancımızdan yerin dibine geçerek yüzsüzlüğünü bahane edip onu kovmaya yelteniyoruz. Üstelik bunu, kendimizi suçlamadan, bu kızın hangi adaletin peşinde olduğunu sorgulamadan yapıyoruz. 'Alışkanlık, onu bizim oyuncağımız yaptı, bu oyuncağın konuşmasını ve kendini kadın yerine koymasını hayretler içinde izliyoruz.'