Gönderi

KEMAL DERVİŞ
Eski Dışişleri bakanı İsmail Cem’in lideri olduğu Yeni Türkiye Partisi (YTP) 22 Temmuz’da kuruldu. Ancak, üçlünün en önemli ismi olan Kemal Derviş kendini partiye adamaktan vazgeçince, yeni partiyi güçsüz ve renksiz bıraktı. Derviş, ağustosta istifa edip, merkez sağdan da unsurlarla solda bir birlik gerçekleştirmeyi denedikten sonra, CHP’ye katıldı. Gelecek seçimlerde tek başına iktidara gelebilecek, 1990’lar boyunca Türkiye’yi rahatsız etmiş politik ve ekonomik krizleri bitirecek politikalar uygulamaya muktedir bir hükümet çıkartacak, ‘çağdaş sosyal demokrasi’ adını verdiği bir hareket yaratmak istiyordu. Derviş, böyle bir hareketi oluşturmayı başaramayınca YTP’nin de Türkiye’deki tüm partiler gibi başarısız olacağını gördü. Dolayısıyla da başarı şansı olan tek merkez sol partiye, CHP’ye katıldı. Anketler; Deniz Baykal yönetimindeki Cumhuriyet Halk Partisi’nin yüzde 6 ve AKP’nin ise yüzde 20 civarında oy alacağını öngörüyorlardı. Baykal 1999 seçimlerinde Parlamento’ya girmeyi başaramamıştı ve 2002’de de bunu yapabileceği kuşkuluydu. Ancak, Derviş CHP’ye katıldıktan sonra kurulu düzenin medyası Derviş’i ve CHP’yi olabilecek en fazla şekilde desteklemeye başladı ve partinin muhtemel oy oranı ‘Kemal Derviş faktörü’ sayesinde yüzde 6,9’dan yüzde 14,3'e çıktı. Öte yandan, AKP’nin oy oranı da yüzde 25’e yükselmişti. Bu gerçekle karşılaşınca, 18 Eylül’de, iş dünyası adına konuşan TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan, özellikle de Kemal Derviş ekonominin başında olursa, bir CHP-AKP koalisyonunu tercih ettiğini belirtti. Bu, burjuvazinin umuduydu: 3 Kasım seçimleri iki partili bir koalisyon oluşturacak ve böylece CHP de AKP’li ortaklarının ‘aşırıcı, İslamcı’ eğilimlerini kontrol edebilecekti.
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.