Gönderi

ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun!
O sahneyi çok iyi somutladım: İdam günü gelip çatınca o sevdiğim, alıştığım giysilerimi giyeceğim: postallarımı, parkamı. Beyaz ölüm gömleğini giydirmek isteyecekler, giymeyeceğim. Kesin. Direneceğim ve giymeyeceğim. Öyle her zamanki eyleme gidiş tavrımla gideceğim. Yok, tıraş falan da olmayacağım. Gidip, oturup önce bir sigara yakacağım orada. Sonra demli, sıcak, güzel bir çay içeceğim. Ha bak, Rodrigo'nun o ünlü gitar konçertosunu dinlemek isterim orada. Bak, bunu çok isterim. Sanırım, asılacak bir insanın son isteğini geri çevirmezler. Bunu isteyeceğim. Avukatlarımın idamda bulunma hakları var. Onların orada olmalarını isteyeceğim; kesin isteyeceğim. Gelecekler. Gelmeleri gerek. Çünkü bizden sonrakilere umut verecek bu sahne. Asılışımız gürültüye gitmemeli. İpe nasıl gittiğimizi, gelecek kuşaklara anlatacak doğru dürüst, güvenilir görgü tanıkları bulunmalı orada. Bir devrimcinin ölümü bile, normal eyleminden normal mücadelesinden soyutlanamaz. Bir de kendim çıkıp urganı kendim geçireceğim boynuma. Bunu çok istiyorum. Cellat falan sokmayacağım yanıma. İğrenç bir şey. Ve dönüp oradaki heriflere diyeceğim ki, "Burada ölen yalnızca benim bedenimdir, ki zaten ölümlüydü, ölecekti. Ama düşüncemi öldüremeyeceksiniz, ölmeyecek, yaşayacak," diyeceğim. Sonra avukatlarıma döneceğim, "Sizler de, gelecek kuşaklara bizler adına tanıklık edin," diyeceğim. "Görün ve tanık olun: Bir devrimci ölüme böyle gider işte; bayram yerine gider gibi." Şunu da söyleyeceğim: "Herhangi bir trafik kazasında ölmekten falan da güzeldir bu." İmam falan gelirse dua mua etmek için, .....tir edeceğim.
·
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.