Çocukluk arkadaşım olan Pireli bir banker, yelkenliyi sattıktan sonra ihtiyacım olan parayı bana ödünç verdi, ben de ‘kendi vapurumun kaptanı’ oldum! “O zaman başım döndü! Bütün dünya benimmiş gibi geldi bana! Vur patlasın, çal oynasın, ödenecek borçlarım olduğunu tamamıyla unutmuştum. Pohpohlamalar da gırla gidiyordu: ‘Bravo, Mavromati!’ ‚Zito, Mavromati!’ ‘Yaşa, Mavromati!’ ‘Na - se - hes - so Mavromati!’ “Bir İspanyol karım vardı, vapura binmeye yanaşmazdı, sebebini sonradan öğrendim: Dostum olan bankerin karyolasına binmek daha kolayına gelirmiş meğer!