Gönderi

İşte tam bu saatlerde
Işte tam bu saatlerde bir yara gibidir su Yeni değilmiş uçlarında sokakların, küçük uçlarında. Senin güneş sarnıcı gözlerin Ölüm yası içindeki bir evde Olmaması gereken bir şey gibi, kırılan bir ayna gibi. Bu saatlerde. Çarmıhını yanından eksik etmeyen bir İsa gibi Merdiven taşıyan bir adam görüyoruz Sırtında on iki basamak taşıyan bir adam görüyoruz Bu adamı ne kadar çok seviyorum, bu kuşu ne kadar Sen ne seviyorsun sen zaten sevince Alnınla ayıklarsın yeryüzünü, Çardaklar binaların ağızlarında Aşar gider kendi sınırlarını, Köpekler gizli bir dağı havlar. Bunlar iyidir diyorum bunlar senden haberli, Yoksa nerden bilecekler Karbon sınırında yaşayan balıklar Kovadan sızan hicret gününü, Peygamberin parmaklarına asıp paltolarını Nasıl girecekler tanrıevine Mucizesever müslümanlar, Ve On Binlerin Dönüşü sırasında Greklerin keçilerle çiftleştiği Dağ yolları neyle donanacak? Yine de yine de sevişirken Kullandığımız her kelime Hırsızın devirdiği eşya. Minibüslerle morarmış sokaklar Buğdayın parayla değişildiği Paranın ekmekle değişildiği Ekmeğin tütünle değişildiği Tütünün acıyla değişildiği Ve artık hiçbir şeyle değişilmediği acının. O sokaklarda. Saatler yağmuru gösteriyor, Bugün bu küçük salı günü Her şeyi eksik Istanbul'un, tepelerinden başka, Yalnız Galata Galata Gecenin bodrumlarında beslediği O tükenmez paslanma tutkusunu Bir ağız mızıkası halinde Denize yediriyor yavaş yavaş
·
16 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.