Kapağını çok şükür bitti diye kapadığım bir kitap oldu. Bir kitap bu kadar mı berbat olur diye soracaksınız ama, evet olur. Sırf yarım bırakmamak uğruna kendime eziyet ettim resmen.
Saçma sapan aşk acılarını süsleyip önümüze koyan yazarlardanmış diyeceğim ama yok ki. Bari biraz süsleseymiş!
Tüm aşk acılarından sonra bir sigara yakan abimiz, kitabı da bol bol sigarayla renklendirmek istemiş olacak ki, her iki cümleden birinde sigarayı anlatıyor. Hani aşk acısının büyüklüğünden değil... Garibanlıktan dem vurup fatura ödemek yerine aylığını sigaraya yatıranları hiçbir zaman anlayamamışımdır üstelik. Bu ifadem yanlış anlaşılmasın, her aşk acısına ve elbette ki sigara içene saygım sonsuz. Kişisel bir durum sonuçta. Ama inanın aşk bu kitaptaki kadar basit değil. Bir düşünün Cemal Süreya, Turgut Uyar, Edip Cansever abilerimizin Tomris ablaya olan aşklarını. Bir de Nazım abinin Piraye'sini... Sonra bir de bu kitabı okuyun. Sevdiği kızın facebook profil fotoğrafındaki like'lardan (aslında 'like' yerine 'beğeni' kelimesini kullanmam gerekirdi, biliyorum; ancak yazar abinin dilinden yorum yazmak istedim) yola çıkan abimizi tanıyın. Açıkçası kitabın ismi ve arka kapağındaki yazıdan etkilenmiştim. Ama inanın en güzel ve anlamlı denemesi kapağındaki yazı ile kaldı maalesef.
Evet, acı insana çok şey yazdırabilir ancak her aşk acısı çeken şair ya da yazar olmaya çalışmamalı. Belki bundan sonraki kitapları güzel olabilir ya da bu kitabı beğenen arkadaşlarım çıkacak tabii ki... Sonuçta kitap ismi ve arka kapak yazısı ile iyi pazarlanmış.
Bir an önce kütüphanemden çıkaracağım. Tamamen vakit kaybıydı benim için.