Gönderi

Yalnızlığı seven, bir kadınla birlikte yaşamaktan, onunla yemek yemekten, uyumaktan, sokakta yürümekten mutlu olan biriydim. Ama konuşmaktan ya da hipodrom ve boks maçları dışında bir yerlere gitmekten hoşlanmıyordum. Televizyonu anlamıyordum. Sinemaya gidip başkalarıyla oturmak, onların duygularını paylaşmak için para ödemek aptalca geliyordu bana. Partilerden iğreniyordum. Oynanan kirli oyunlardan, asılmalardan, amatör sarhoşlardan, can sıkıcı tiplerden nefret ediyordum. Ama partiler, dans etmek, havadan sudan konuşmak hayat veriyordu Lydia'ya. Seks bombası olarak görüyordu kendini. Ama biraz fazla abartıyordu. Dolayısıyla benim yalnız kalma isteğim onun her fırsatta mümkün olduğunca çok insanla birlikte olma isteğiyle sık sık çarpışıyordu. ... "Lydia, allah aşkına, neden bu kadar aptalsın? Benim münzevi biri olduğumu anlamamakta neden ısrar ediyorsun? Yazabilmem için gerekli bu." "İnsanlardan kaçarsan onlar hakkında nasıl bilgi edineceksin?" "Yeterince bilgim var onlar hakkında." "Restorana gittiğimde bile başın öne eğik oturuyor, kimseye bakmıyorsun." "İştahımı neden kaçırayım?" "Ben gözlemlerim insanları," dedi, "onları incelerim." "S.ktir!" "Sen insanlardan korkuyorsun!" "Nefret ediyorum." "Ne biçim yazarsın sen? Gözlem yapmıyorsun!" "Kabul, insanlara bakmıyorum, ama hayatımı yazarak kazanıyorum. Koyun gütmekten iyidir." "Kalıcı olmayacaksın. Asla yükselemeyeceksin. Her şeyi yanlış yapıyorsun." "Bu yüzden başarılıyım zaten." "Başarılı mı? Kaç kişi biliyor kim olduğunu? Mailer gibi ünlü müsün? Ya da Capote gibi?" "Onlar yazamıyor." ... "Ünlü müsün? New York'a gitsen kim tanır seni?" "Umurumda değil. Tek istediğim yazmak. Borazanlara ihtiyacım yok." ... ... "Hayatımda tanıdığım en az bilinen ünlü sensin." "Yeterince azimli değilim, hepsi bu." "Hayır, azimlisin ama tembelsin. Ayağına gelsin istiyorsun. ..."
·
32 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.