Gönderi

Epsilon Okuma Günlüğü
Uzun,çok uzun zaman önce,zamanın yavaş aktığı o kadim günlerde kitapların zamana direnmesini sağlamak büyük meseleydi.Binbir zahmetle Hint’ten,Semerkant’tan gelen kâğıtlara hattatlar göz nurunu döker,müzehhipler bileklerinin sancısını bırakır,mücellitler alın terini katar;böylece kâğıtlar kitap olur çıkardı.Ancak o güzelim kitaplara kurtlar musallat olur,etlerine ilişir,şirazelerinden boşalmalarına yol açardı.Rivayet o ki bir gün,bir kitap buldular.Bir kurtçuk kitaba dadanmış,son sayfasına kadar kendine ziyafet çekmiş,ancak bu son sayfaya dokunmamıştı.Sağ kalan tek sayfada “Ya Kebikeç” yazıyordu.Böceklerin sultanıydı Kebikeç.Onun mülkünde olduğunu anlayan böcek,yemeyi derhal bırakmıştı.O günden sonra hattatlar her kitabın başına “Ya Hafiz,ya Kebikeç “ yazar oldu. Kebikeç sözcüğünün aslının Süryanice olduğunu sanıyoruz.Kimileri onun haşereleri yok etmekle sorumlu bir melek,kimileriyse kitap kurtlarının efendisi olduğunu söylüyor.Tıp yazmalarına bakılırsa zehirli bir bitkinin adıydı Kebikeç,özü çıkarılıp mürekkebe katılıyordu.Kendi canından verip kitapları yaşatıyordu.Kimileri düğün çiçeği diyordu ona,kimileri kırlangıç otu.Hangisiydi gerçekte,bilmemiz zor.Ancak şu kadarını kesinlikle biliyoruz:O büyülü günlerden bu yana kitaplarımızı hep Kebikeç korudu. 😇
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.