Kocasını delice seven bir kadın, kocasının ölümünden altı ay sonra, ’Alyansımı çıkarıyorum, ölüm bizi ayırıncaya kadar diye söz vermiştim ve ayırdı. Bu kadar! Ben yaşama devam etmek zorundayım." demişti. Ben, bu kadının çektiği acının alyansını sol elinden çıkarıp fırlattığı kadar kolay dinmesini ve ilişkisinin kolayca huzur bulmasını isterdim. Ancak, ölüm ilişkiyi bitirmek bir yana daha da kızıştırmaktadır. Ölümü kabullendikten sonra yaşamımıza devam etmek isteriz. Çekilen acının bir an önce ortadan kaybolmasını ve kendimizi yeniden gündelik yaşamımıza katmayı isteriz. Ancak, ne yazık ki, yitirdiğimiz kişinin duygusal varlığı zihnimizin içinde sürekli olarak dolaşıp durur. Bu duygusal varlık, bizi yitirdiğimiz kişi ile yepyeni ve daha olumlu bir ilişki düzenlemeye zorlar. İşte, bu uzlaşma dönemi yas işi (yas işlemi) olarak bilinir. "Yas işi" terimi herhangi bir yitimden sonra sağlamamız gereken iç ve dış uyumlarımızı tanımlamak amacıyla Sigmund Freud tarafından ortaya atılmıştır. Başarılı bir yas işi için iki ana bileşen gereklidir: Birinci bileşen, ilişkimizi bizim için ne anlama geldiğini değerlendirmek üzere yeniden gözden geçirmektir, ikinci bileşen ise, yitiğimizi geleceği olmayan bir anıya dönüştürmektir.