Gönderi

256 syf.
9/10 puan verdi
1940'lı yıllarda yazılmış olan yazarın ikinci romanı. İlk romanı Kuyucaklı Yusuf. Yayınlandığı ilk zamanlarda çok da tepki almış kitabımız. Bunda zamanının toplumsal yapısı ve günün aydınlarına yapılan göndermeler etkili. Kendi içerisinde roma rakamlarıyla yazılmış 28 bölümden oluşuyor. Kitap oldukça akıcı, akıp giden bir yapıya sahip. Dili de ağır değil. Edebi dili oldukça zengin. Benzetmeler, betimlemeler, kişisel ifadeler yerinde. Zamanının çok kullanılan kelimeleriyle yoğurulmuş. Bu eski kelimelerin anlamları ise bilmeyenler için yine kitapta sayfa sayfa altta dipnot olarak geçilmiş. Bu hoş bir ayrıntıydı. Bu tarz kelimelerin kitap sonunda verilmesinden ziyade bu şekilde verilmesini daha verimli buluyorum. Kitabın konusuna gelince; bir aşk hikayesi baz alınarak, o aşk üzerinden dönemin okumuş aydınlarının toplumu kurtarıcı, geleceği inşaa edici tavırlarının ne kadar basit ve yerlerde olduğunu, bir çürümüşlük içerisinde olunduğunu ortaya seriyor. Bunu Ömer de dahil, Ömer ve arkadaşları üzerinden veriyor. İçerisinde profesör, üst düzey yöneticiler, üniversite öğrencisi, şair, yazar gibi kesimlerin bulunduğu bir güruh bunlar. Hani Ömer'e "özgür" değil derken bu kesimin etkisi altında olduğunu dile getirmiştim aslında. O özgürleşme kararını başına olmadık işler gelince veriyor. Temelde öyle olduğunu düşünmüyorum, her ne kadar yazar o izlenimi vermeye çalışsa da. Bu üst düzey kesimin yanı sıra , küçük esnaf, kırsal kesim insanı da ufaktan eleştirilerden nasibini alıyor. Kitabın konusu içerisinde; aşk, güven, kadın-erkek ilişkileri, düşler, hayaller, toplum baskısı, biraz da umarsızlık, ihanet, çıkar, eğlence, edebiyat, İstanbul, deniz, maddi imkansızlıklar, aile olabilme, gruplaşma, arkadaş ilişkileri gibi kavramlar var. Kitapta kahramanlarımız çok. Karakter açısından çok zengin bir kitap ve oluşturulan karakterlerin hepsinin misyonu ayrı ayrı. Ayrı birer görüşü, duruşu üstleniyorlar. Hiçbir karakterin rast gele seçildiğini düşündürmüyor kitap. Ana karakterlerimiz Macide ve Ömer. Hemen ardından Bedri geliyor. Bedri kitabın bilgesi konumunda. Hatalardan uzak, hep doğru işler yapan birisi. Macide de bu konumda gibi olsa da tam olarak değil. Yazarın kadınlara karşı pozitif ayrımcılık sergilediğini düşünüyorum. Macide'nin evi terk edip düşünmeden, ölçüp, biçip tartmadan direkt Ömer'le birlikte olması çok normalmiş gibi verilmiş. Ki her şeyin başlangıcı olan olay buydu belki de. Kitapta altını çizdiğim, özellikle felsefik yerler var. Nihilizm esintileri mevcut. İnsanların güzel düşünceleri olabilir ama davranışlar duyguları yansıtmıyorsa ya da o içimizdeki şeytan bizi hep aşağı çekiyorsa ? Buna izin veriyorsak- hayata yenilmiş sayılıyoruz. Ne istediğimizden çok ne kadar mücadele ettiğimiz önemli dedirtiyor eser. Kitabın dokusunda ideolojik düşünceler biraz ön plana geçmiş olabilir fakat bunu kaldıran bir kitaptı. Genel olarak beğendiğim bir Sabahattin Ali romanı?
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2019173,4bin okunma
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.