Osman Yüksel, Serdengeçti dergisinde 1950 ve 1952 yıllarında Atsız'ın iki şiirini ve bir yazısını yayımlar. Ona göre, Türkiye'de ilk şuurlu, erkekçe ve Türk/çe muhalefeti başlatan Atsız ve arkadaşlarıdır. 1952 yılında yayımladığı "3 Mayıs ve Nihal Atsız" başlıklı yazısı, yıllar sonra bile 3 Mayıs olaylarına ve Atsız'a saygısının sürdüğünü gösterir. Yazıda anlattığına göre, Türk Milliyetçiler Demeği 3 Mayıs Milliyetçiler Bayramı dolayısıyla Ankara Söğütözü'nde bir kır şenliği düzenler. Davetli olarak Atsız da gelir. Yeşil çimenlere uzanırlar, bağdaş kurup otururlar, sohbetler ederler. O günleri yaşayanların hatıralarım dinlerler. Kazanlar kaynar, davullar çalınır, pilav yerler, ayran içerler. Ezan okuyup namaz kılarlar. Şenlikten sonra Atsız'dan bir konferans rica edilir. DTCF ve Halkevi, salonlarını vermez. Sapa bir yerde bulunan Atatürk Lisesi'nin salonunda konuşmak zorunda kalır. Buna rağmen kalabalık bir dinleyici kitlesi, "bu atsız kahramanı, bu seciye, erkeklik, mertlik sembolünü" dinlemeye gelir, coşkuyla alkışlarlar. Atsız'ın bu konuşmasından sonra mâlum basın saldırıya geçer. Serdengeçti bu yazıyı onu savunmak için yazar ve Atsız’ın konuşmasını aynen yayımlar. Yazısında, bunun neresinde suç unsuru var ki Atsız öğretmenlikten alınarak kütüphane memurluğuna hapsediliyor diye sorar.
1950 yılında Serdengeçti'de, yakında çıkacak olan; Orhun Dergisini tanıtırken, yakından tanıdığı Atsız ve arkadaşlarının "eğilmez başlı, dik seciyeli, kökten ve toptan muhalif' özellik vurgu yapar. Orhun'un İslâm sonrası yaşayan Türklük üzerinde durmasını, Türkçülüğü lise öğrencilerinin elinden almasının vezin ve kafiyeden kurtarmasını, bu ideali Hak yoluna, halka yarar bir hale getirmesini temenni eder.
Yücel Hacaloğlu'nun anlattığına göre, Serdengeçti Atsız'a Uluğ Kağan diye hitap eder: 1959'da İstanbul'a geldiği bir gün birlikte, rahatsız olan Atsız'ı ziyarete giderler. Atsız:, o günlerde Büyük Doğu'da yazılar yayımlamaktadır. Serdengeçti, o anda doğaçlama olarak (veya önceden yazdığı) bir şiiri okur. Bu hatıra onun sonraki yıllarda da Atsız ile yakın ilişkisini sürdürdüğünü gösterir:
ATSIZ'A,
Uluğ Kağan otağında
Hastalanmış yatağında
Baykal Gölü batağında
Çıkamamış neyleyelim.
Hâlâ bir at bulamamış,
Baltaya sap olamamış,
Ne Hazar’a, ne Aral’a
Akamamış neyleyelim.
Kolunda oku, yayı
Unutmuş günü, ayı
Altından kaçırmış tayı
Tutamamış neyleyelim.
Düşmüş düşmanlar ağına
Ayılar girmiş bağına
Kırk yıldır Tanrıdağı’na
Çıkamamış neyleyelim.
Bozkurtlar ölmüş, dirilmiş
Yiğitler yerlere serilmiş
Oklar ve yaylar gerilmiş
Atamamış neyleyelim.
Uluğ Kağan ilhan olmuş
Düşünürken şaman olmuş
Şimdi hâli yaman olmuş
Neyleyelim, neyleyelim.
Uluğ Kağan garip kişi
Ele güne sövmek işi
Postacıyı dövmek işi
Neyleyelim, neyleyelim.”