Gönderi

150 syf.
3/10 puan verdi
·
Beğendi
·
18 günde okudu
HALK OZANLARINI SUSTURMA VE SANSÜRLEME GAYRETLERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME
Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’nun Akçağ Yayınlarından çıkan ve bir hayli pahalı, pahalı olduğu kadar da hacimli olan (1032 sayfa) Karacaoğlan kitabını araştırırken rastladım ve aldım onun Dadaloğlu kitabını. Sakaoğlu bu kitabında derleme yapmıyor ama Yalgın, Öztelli, Okay, Işık, Paşabeyoğlu, Makal, Pehlivan, Özdemir gibi neredeyse bütün Dadaloğlu derlemecilerinin kitaplarının bir kritiğini yapıp, onlara eleştirirler getirerek yazıyor bu kitabı. Fakat kendisi o kadar pespaye, o kadar baştan savma bir eser ortaya koyuyor ki, asıl eleştirilmesi gereken kendi kitabı oluyor. Şöyle ki Sakaoğlu kitabında Dadaloğlu ile ilgili bütün literatürü taramış olmasından dolayı en çok Dadaloğlu şiirinin kendi eserinde olması gerekirken, eserine sadece 58 Dadaloğlu şiiri alıyor. Alamadığı şiirlere baktığımızda ise bu şiirlerin Türkmenlerin binlercesini kırıp geçiren, İran’a göçmelerine neden olan, Ermeni isyanını başlatan 1865 Sis/Kozan zorunlu isyan politikalarını anlatan şiirler olduğunu görüyoruz. Galiba Sakaoğlu burada durumdan vazife çıkararak Osmanlı’yı koruma onun kendi halkına yaptığı kıyım ve zulmü perdeleme adına, kendince Dadaloğlu’na sansür uyguluyor, o koca çınarı susturmaya çalışıyor. Fakat Sakaoğlu ve onun gibi düşünenlerin unuttuğu bir şey var!.. Zira onların susturmaya, sansürlemeye çalıştığı Köroğlu, Dadaloğlu, Karacoğlan, Pir Sultan, Yunus, Nesimi gibi ozanlar, bir menfaat, bir çıkar karşılığı yazan yani divan şairi, saray şairi değiller ki. Adı üstünde onlar Halk Âşığı. Bunlar zaten yazılı eser vermemiş, şiirleri yüzyıllarca dilden dile aktarılarak, halk tarafından günümüze kadar gelmiştir. Susturabilse onları “Ekende yok biçende yok. Yiyende ortak Osmanlı” dedikleri Osmanlı sustururdu. Onların bile susturamadığı, sansürleyemediği ve halkın ağzı, dili olmuş ozanları siz nasıl susturacak, sansürleyeceksiniz? Islahiye fırkası, Derviş ve Cevdet Paşa’dan, Türkmenlerin zorunlu iskan ve sürgününden bahsetmeden, Dadaloğlu ve onun şiirlerini anlatamazsınız. Peki Sakaoğlu bu bilgilere ulaşamadığından dolayı mı bu bilgileri kitabına almamış olabilir mi?.. Elbette hayır. Zira Sakaoğlu’nun kaynak eserlerinden ali rıza Yalgın’ın “Cenupta Türkmen Oymakları” adlı eserinde Türkmen Gocaları şöyle anlatır zorunlu iskânı: “İslahiye Fırkası gelince baharda göç yollarını tuttu ve kimseyi yaylalara çıkartmadı. O yaz, (1866) Çukurova’nın bataklıları, sarı sıcağı, sivrisineği, kokan hastalıklı sularından dolayı kırk bin çadırda sağ insan kalmadı, sağ kalanlardan kırk bin çadır da kırılmamak için İran’a kaçtı. Diğer sağ kalanlar ise Sivas, Yozgat, Kırşehir, Konya’ya sürgüne gönderildi ve oralarda eşkıya ya, tahsildara, Çapanoğlu’na yem edildiler.” Der. A. Zeki Özdemir ise, Ürün Yayınlarından çıkan “Avşarlar ve Dadaloğlu” adlı kıymetli eserinde, Yalgın’ın anlattıklarına ilave olarak. “Zorunlu iskânın bir Osmanlı tasarısı olmayıp, İngilizlerin artan pamuk ihtiyacını karşılamak için, İngiliz baskısıyla yapıldığını, Türkmen kırım ve kıyımını İslâhiye Fırkası ile Ermenilerin kol kola yaptığını, Çukurova’nın Türkmenlerden arındırılmasıyla da meydanı boş bulan Ermenilerin ayaklandığını” anlatır. Sanki ondan daha güzel bir eser ortaya koymuş gibi Özdemir’in eserini eleştiren Sakaoğlu ne hikmetse bu konulara ve Dadaloğlu’nun bu konuyla ilgili başat şiirlerine hiç değinmeden bir Dadaloğlu kitabı yazılabilirmiş gibi, bu konulara üstü örtülü değinerek bu kitabı yazar. Osmanlı’nın Sis’te (Kozan) 1865’te yaptığı toplumun bir kesimini toptan ötekileştirme, onlara düşman gözüyle bakma uygulaması ne yazık ki son olmayacak ve Cumhuriyet döneminde de artarak devam edecektir. Ermeni Tehciri, hanedan mensuplarının çoluk çocuk demeden bir gecede sürgün edilmeleri ve 150’liklerin yurtdışına çıkarılmaları, Dersim Tertelesi, İstanbul Rumlarına karşı 1955, 6-7 Eylül yağma talanı, 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat, Ergenekon – Balyoz, FETÖ davaları ve daha niceleri toplumun bir kesiminin devlet tarafından top yekûn ötekileştirilmesi ve linç edilmesi hadiseleri değil de nedir?.. Maraş, Çorum, Sivas katliamları, 15 Temmuz’da üç günlük acemi erlerin, askeri öğrencilerin boğazlanarak denize atılmaları ise siyasetçinin / devletin kendi vatandaşına uyguladığı linç hareketinin, halk nezdindeki yansımalarıdır herhalde. Dadaloğlu ile ilgili bu güne kadar yazılmış en detaylı ve doğru bilgiler içeren eser, kendisi de bir Avşar olan A. Zeki Özdemir’in Ürün Yayınlarından çıkan “Avşarlar ve Dadaloğlu” kitabıdır fakat ne yazık ki, baskısı bittiği için, okuyucuya yolunacak kaz gözü ile bakan sahaflar dışında bu eseri bulabilmek mümkün değil. İşte Sakaoğlu’nun yok saydığı ve sansürlemeye çalıştığı o şiirlerden birkaç örnek. PUŞT OSMANLI DURALAŞTI BİZİMLE Çok göresim geldi Binboğa seni Ne hoş olur baharınan yazınan Dirgen Dağı Koç Dağı'nın dengidir Ördeklerin çağrışırdı kazınan Ne kara yazılmış alnıma yazı Varsak da aşiret tanımaz bizi Sarız'dan aşağı Yalak'ın düzü Sağmalların yayılırdı yozunan Kuru Çay'dan Delice'ye aşalım Çapanoğlu eteğine düşelim Elbistanlı kızı helallaşalım Çok ekmeğin yediyidim tuzunan Dadaloğlu'm der de bu nasıl haldir Seneler sayılmaz kaç tane bıldır Ayını bilmiyom tam dokuz yıldır Pust Osmanlı duralaştı biziynen HESABA GELMEDİ KESİLEN BAŞLAR Bütün iskân oldu Avşarlar Kürtler Yürekten mi çıkar ol acı dertler Mezada döküldü boyn’uzun atlar At vermemiz iskânlıktan zor oldu Sana derim sana Hasankalesi Alt yanında dövüş oldu cenk oldu Yiğit olan yiğit çıktı meydana Koç yiğitler arap ata bin oldu Akşamki gördüğüm şu kara düşler Hesaba gelmedi kesilen başlar Eyerle atımı küçük kardaşlar Hünkâr* tarafından bize emroldu Akşamınan ikindinin arası Aldı beni şu düşmanın yarası Ecel geldi ölmemizin sırası Ağladı el oba gözü kan oldu Dadaloğlu’m der ki belim büküldü Gözümün cevheri yere döküldü Üç yüz atlı ile cenge dikildi Yüzü geldi iki yüzü şehit oldu (Burada ‘Hünkar*’dan kasıt “Tanrı”dır.) KAMAN’I YURT EDELİM Bozoklu’dan düştük yola, Malya sanki Çukurova, Çiçekdağı sarp bir kale, Hep birlikte düze geldik. Şu Kaman’ın dağlarına, Selam verdim ağalarına, Civan bir genç buyur etti, Çardaklıca bağlarına. İzzet-ikram -toylar oldu, Kavim-Kardeş söze geldi, Allı gelin şerbet sundu, Ballar katmış çanağına. Sürüleri otlatalım, Sinsin- cirit oynatalım, Atlarımız kolu kısa, Hendek-çukur atlatalım. Avşaroğludur Dadalım, Türkmen soyuna gidelim, Hamurumuz hep bir yerden, Gel burayı yurt edelim. BOMBOŞ GELDİK ŞU KAMAN’A Avşarlara oyun edip sürdüler, Döneklere rütbe geldi duydun mu? Türkmenleri top- tüfek kırdılar, Ermeni’den casus oldu duydun mu? Boş kaldı yaylalar, sürüsüz dağlar, Yıkıldı obalar, analar ağlar, Bozoklu denilen yerdeki beyler, Göçmenleri soyuyormuş duydun mu? Cerit Avşar birleşip de göçelim, Seyfe gölün soğuk suyun içelim, Kalmış ise dost ve yaren seçelim, Her bir taraf düşman olmuş duydun mu? Aşa aşa Çiçekdağı yol ettim, Kırşehir’e geçip vadiye girdim, Yeşiller içinde bir belde gördüm. Muhaciri seviyorlar duydun mu? Dadaloğlu der ki dağıldık bittik, Gurbet ellerinde perişan olduk. Atları- sürüyü söyleyin nittik, Bomboş geldik, şu Kaman’a duydun mu?
Dadaloğlu
DadaloğluSaim Sakaoğlu · Kültür Bakanlığı Yayınları · 19869 okunma
·
113 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.