Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

80 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Bazı internet sitelerinde “tıklanma” sayısını arttırabilmek için garip garip başlıklar seçilir: Öyle bir şey söyledi ki, duyunca kulaklarınıza inanamayacaksınız !!! Pes dedirten gelişme !!! Devrim yaratacak hareket !!! Kan donduran olay !!! Tarihi an !!! vb… Dayanamaz bakarsınız ama sonuç, hep hüsran, hep hüsran… Haberlerin hiçbirinde, hayatın olağan akışına aykırı bir durum yoktur. Rahmetli de kitaba öyle bir isim seçmiş ki DUYUNCA İNANAMAYACAKSINIZ !!! ( şaka, şaka ) beklentiler daha kitaba başlamadan tavan yapıyor. Okuruna karşı hiç merhameti olmayan yazarımız, bununla da yetinmiyor kitabın girizgâhında, kitabın anlatıcısı aracılığı ile, “birazdan anlatacağım olay öyle böyle değil” tarzında bir giriş yaparak; okuru, kasap önünde ciğer dilenen kediye çeviriyor. Sayfalarca devam ediyor bu eziyet. “Tamam, şimdi anlatmaya başlıyorum” diyor ama hemen ardından vazgeçip, bir türlü öğrenemediğimiz olayın, kendisi üzerinde nasıl bir etki bıraktığını az önce, tam olarak anlatamadığından şüphelenip eklemeler yapmaya başlıyor. Çok sıkışmış bir şekilde tuvaletin önünde beklerken, içeriden gelen sifon sesinin bir çıkış işareti olduğunu düşünür ve birazdan “mutlu son”a ulaşacağımızı düşünürken, kabinin kapısı açılmayınca, aslında sifon sesinin bazı senfonik sesleri bastırmak için kullanılan bir “susturucu” olduğunu anlarız ya; yazarın yaşattığı hayal kırıklığı da tam böyle bir şey. Bir de bunu “bir ara vermeliyim” cümlesi ile yapıyor. Neye ara veriyorsun daha başlamadın ki !!! Sabahın köründe, evdeki eşyaları taşımak için gelen nakliye şirketi elemanlarının, daha kapıdan girer girmez, “Abi öğlen bize ne ısmarlayacaksın?” demesi kadar sinir bozucu bir durum. ( Etanşınnnnnnnnn plizzzzzzzzzzzzz!!! Aşağıda, ucundan azcık, heves kıran bulunmaktadır.) On altıncı sayfaya kadar bekliyoruz, Vira Bismillah, demek için. Kitaptaki kahraman kendini tanıtmaya başladığında Albert Camus’un Yabancı kitabındaki karakteri anımsatıyor: Duygusal olarak Engelli bir karakter. Asilzademiz; gerçekten bir duyguyu yaşamaktan haz almıyor. Duygunun yaşandığı ortamlarda, o duyguyu yaşamak yerine, sosyolog ukalalığına bürünmeyi tercih ediyor. Seni sevdim, demektense “ Senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim…” diyor. Kahramanımızın, kendisine ait olmayan bir miktar paradan kurtulmak için “sütçü beygiri” ne para yatırmasına rağmen, o atın yarışı kazanması üzerine girdiği ruh hali; babasının cebinden, değeri büyük olan, tek bir banknot çalan bir çocuğun; parayı harcadıkça, paranın bozulması ve bir süre sonra küçük ceplerine sığmayacak kadar çok bozuk parasının olmasında yaşadığı deneyime benziyor. Hazzın dehşete dönüşmesi… Ama duygu çok uzun sürmüyor. “Satmışım anasını” deyip, yaramazlığının hazzını yaşıyor. At yarışı bölümleri çok “fazla” özendirici. Bir süre sonra Elinde bülten, sandalyenin üstüne çıkmış. “kop da gel Johny guitar; al eline kuponu ara Nalkapon’u” derken buldum kendimi. Sözün özü: “Veli Efendi’de Boynuzlama Teşebbüsleri” diye özetleyebileceğimiz bir konudan bahsediyor gibi görünüp; “ Beni bende demem, bende değilim; bir ben vardır bende, benden içeri” meselesine geçiş yaparak, okuyucuyu, sıkı bir sol kroşe ile nakavt ediyor. youtu.be/U5mtC8K84CM
Olağanüstü Bir Gece
Olağanüstü Bir GeceStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023143,7bin okunma
·
27 görüntüleme
Zeyneb Öztürk okurunun profil resmi
Aksam aksam güldürdünüz;)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.