Türkçülere göre, Öztürkçeciler daha dilden çıkarılan kelimelerin seçilmesinden başlayarak Türkçeye “zarar” vermeye başlıyorlardı. Türkçeye Arapça ve Farsçadan girmiş olmasına rağmen yüzyıllardır kullanılan ve Türk köylüsünün bile ağzından düşürmediği kelimeleri atıyor, bu kelimelerin yerine de çoğu “uydurma” olan Türkçe
kelimeler koyuyorlardı. Ancak, Batılı dillerden Türkçeye giren kelimelere
dokunmuyorlardı. Sançar’a göre, demek ki, buradaki amaç dili yabancı kelimelerden
temizlemek değil, Türkçedeki doğu kökenli kelimeleri tasfiye etmekti. Türkçüler için
Öztürkçecilerin dilden tasfiye ettikleri Türkçeleşmiş kelimelerin yerine dile
yerleştirmeye çalıştıkları kelimeler de “sorunluydu.” Meselâ Nejdet Sançar’a göre,
“örneğin” kelimesinin aslı Ermenice “ornagın”dı. Öztürkçeciler bu kelimeyi biraz
incelterek Türkçeye sokmuşlardı. Süleyman Aksoyalp ise “gerçek” ve “gerçeklik”
kelimelerini eleştiriyordu. Ona göre “gerçeklik” kelimesinin karşılığı “hakikat”ti.
Halbuki insanlar “gerçeklik” yerine “gerçek” kelimesini kullanmaktaydılar, ki bu
kelimenin karşılığı “hakikî”dir. Bu itibarla “memleket gerçekleri” yerine “memleket gerçeklikleri” demek lâzımdır. Çünkü burada söylenmek istenen “memleket
hakikatlari”dir, “memleket hakikîleri” değil