Gönderi

Batı’nın Bitmez Tükenmez Enaniyeti
Ne var ki dinî önyargı tarihin ümüğünü sıkan tek konu değildir. Batı’da Rönesans’tan beri derince kök salmış kültürel bir önyargı vardır: Bu artık sadece Yahudi ayrıcalıklığı önyargısı değil, aksine Eski Yunan ayrıcalıklığı önyargısı, yani “Yunan Mucizesi”dir. Tıpkı Yahudi ayrıcalıklığının dinî önyargısı, tek tanrıcılığı dinî bir çölde şimşek gibi çakıp fışkırmışçasına takdim ettiği ve o andan itibaren Hz. İbrahim’den Hegel’in tarih felsefesine uzanan düz çizgili bir tarih inşa ettiği gibi, Eski Yunan ayrıcalıklığının kültürel önyargısı da aynı yıldırım ve çöl karşıtlığını ele alıp devam ettirmiştir: Bir “Yunan Mucizesi” vardır ve bir de çevresini saran “barbarlık”... Mesela, Sokrates’ten önceki “Yunan Filozofları” bir dâhi düşünürler topluluğu olarak adlandırılır: Tales, Anaksi-menos, Parmanides, Heraklitos. Gerçi bunların hepsi de Yunanca yazmışlardır, fakat kendileri Pers İmparatorluğu’nun bir eyaletinde, Anadolu’da, Milet’te, Zeytinlik/Elea’da, Efes’te dünyaya gelmişlerdir. Düşünceleri ise Asya, İran, Verimli Hilal ve daha ötelerdeki Hint kültürüyle beslenmiştir. Demek ki, hiçbir şekilde Yunan’ın geçmişinden kaynaklanmayan, aksine Asya kökenli olan bir kültür Yunan’a atfedilmektedir. Aynı şekilde, ilâhî mesajların potası, “Verimli Hilal”in çevresinde ışıldayan bütün kültürlerden doğmuş bereketli Asya toprağındaki o harikulade gelişip serpilişe de, Hristiyanlık tarihinde, “Yunanlı Pederler” adı verilir. Bu gelişip serpilişin belli başlı merkezleri Antakya, Kapadokya, İskenderiye’dir. İgnace, Antakya; Polykarpe, İzmir doğumludur; Justin Filistin’in Nablus şehrinde doğmuştur. Tertullien ise, günümüz Tunus’undaki Kartaca’da dünyaya gelmiş ve Anadolu’nun “Montanusçu” okulunda eğitim görmüştür. İskenderiyeli Klement ve Mısırlı Oligene’den Nazianuslu Gregorius ve Nissali Gregorius gibi Kapadokyalı pederlere ve Antakyalı Yuhanna Kristomos, Suriyeli Efrem, Kudüs’lü Cyril ve İskenderiyeli Cyril ile Şamlı Aziz Yahya’ya kadar... Şu halde, yaşayan Hristiyan düşüncesinin en güzel manevi cevherleri, (tıpkı Hz. İsa’nın kendisi gibi) “Verimli Hilal”de ve ışıltısını kendisinden de ötelere yaydığı coğrafi alanda, yani Anadolu ve Kuzey Afrika’da doğmuştur. Roma Katolik Kilisesi tarafından tanınmayan bu soy zinciri, Doğu Kilisesi’nin en zengin mirası olarak kalacaktır. Batı’nın bu dışlayıcılığı büyük dinî ayrılığa yol açmıştır. Filistin’in tarihini “Verimli Hilal”in içine “oturtabilmek” için, sözde “Yunan Mucizesi”nden başlayarak bu Batılı benmerkezciliği kırmak zorundayız.
Sayfa 19
·
16 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.