Bu Dünya'dan iyi ki Nâzım geçmiş.''En güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
Biri sensin,
Biri o,
biri ötekisi..
Kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi..
Sana gelince..
Ne ben Sezarım,
Ne de sen Brütüssün..
Ne ben sana kızarım,
ne de zatın zahmet edip bana küssün..
Artık seninle biz,
düşman bile değiliz...''
Bir çokları gibi bende bu şiirin Nâzım Hikmet'in meşhur sevgililerinden birine yazıldığını düşünüyordum, fakat bu şiirin Nâzım Hikmet'in en yakın arkadaşı belki de kaderdaşı demeliyim, Vâlâ Nureddin'e yani nam-ı diğer Vâ-Nû'ya yazılmış olduğunu öğrendim. Hayat işte, gün geliyor en yakın zannettiğimiz insana bile neler söyletiyor insana.
Zaman zaman okuduğum Nâzım şiirlerinde, bazı duyguların havada kaldığını hep hissederdim, hani şair burada neyi kastetmiş, hangi ruh haliyle sarfetmiş bu cümleyi diye kafama takıldığı çok oluyordu. Kolay değil 20. yy Türkiye'sinin parmakla gösterdiği şair olmak. Gerçekten hiç de kolay değilmiş.
Dikkat ederseniz eş dost sohbetlerinde, edebiyat sohbetlerinde konu ne zaman Nâzım Hikmet'ten açılsa, ''yahu ne kadar da çapkın adammış, ne kadar da ayrangönüllüymüş''e gelir hep sohbet, bu kitaptan sonra anladım ki, bu yorum tamamen cahil cesareti. Bana Nâzım Hikmet'in hayatını sorarsanız baştan sona mücadele, baştan sona insanlık, baştan sona mütavazı bir sergüzeşt derim. Çünkü sırça saraylarda, allı, pullu şamdanların arasında geçmemiş yaşantısı, öyle anlar var ki kitapta okurken insanın gözlerinin dolmaması mümkün değil. Mesela, Nâzım Hikmet tutuklandığında annesi Celile hanım tek başına Pierre Loti'de protesto mitingleri düzenlemiştir, Nâzım'ın şu satıları bu olayın tesiriyle kaleme alınmıştır;
''Hatta sen
sen Pier Loti!
Sarı muşamba derilerimizden
birbirimize geçen
tifüsün biti
senden daha yakındır bize
Fransız zabiti!
Fransız zabiti, sen,
o üzüm gözlü âzadeyi
o orospudan daha çabuk unuttun!
Kalbimize diktiğin
âzadenin taşını
Bir tahta hedef gibi topa tuttun! '' *
*Pierre Loti Çanakkale'yi topa tutan Fransız donanmasındaymış.
Mesela İnebolu'da tanıştığı ve ilk komünist fikirleri edindiği Sadık Ahi'nin kırmızı bir boyun atkısı varmış, o dönemde bir nevi nişan gibi takıldığı söyleniyor, Nâzım hiç kırmızı bir boyun atkısı takmamış ama şu satıları da bu atkının tesirinde yazmış;
''Alnı yukarda
kırmızı boyun atkısı rüzgârda,
yürüyor.
Yürüyor adım adım
Yürüyor ağır ağır
yürüyor...''
tabi savaş zamanı, araç yok, yiyecek kıt, günleri yarı aç yarı tok oradan oraya, karda tipi de yürüyerek geçiyor, işte meşhur Yalınayak şiiri de tam bu sıralarda yazılıyor.
Kafamızda güneş
ateş bir sarık.
Arık toprak
çıplak ayaklarımıza çarık.
İhtiyar katırından daha ölü bir köylü
yanımızda,
yanımızda değil
yanan kanımızda
Omuz yamçısız, bilek kamçısız
atsız, arabasız, jandarmasız,
ayı ini köyler balçık kasabalar
kel dağlar aştık,
İşte biz o diyarı böyle dolaştık! (1922)
Mustafa Kemal ile TBMM'de tanıştırılan genç şaire Atatürk;
''-Bazı genç şairler modern olsun diye mevzusuz şiir yazmak yoluna sapıyorlar. Size tavsiyem ederim, gayretli şiirler yazınız, '' demiş. O dönemde milli şuur bilinci yerleştirmek için bir çok şaire bu tür şiirler yazdırıldığı fakat Nâzım Hikmet'in, Mustafa Kemal'i sevmesine rağmen bu tarz bir teklife sıcak bakmadığından bahsediyor Vâ-Nû.
Vâ-Nû, Nâzım'ın yol arkadaşı, her ne kadar bazı siyasi tutumlar yollarını ayırmış olsa da, bir ömrün büyük bir kısmını birlikte paylaşmışlar. Nazım ve Vâlâ, Bolu’da iken sabahları birbirine günaydın yerine, “Bende bu keder, bende bu keder / ayaklarının ucuna basıp geldiği gibi gider” diye yazmış Vâlâ Nureddin kitabında. Kitabın çıkış tarihi 1965, Vâlâ Nureddin'in ölümüyse 1967, sanki bu kitabı yazmak için yaşamış gibi hissettim kitap bittiğinde. O sadece Nazım Hikmet'i kaybetmemiş, koca bir ömrü paylaştığı, dostunu, kardeşini, aynı lokmayı birlikte yediği can yoldaşını kaybetmiş.
Nâzım Hikmet hakkında yazılmış en iyi biyografilerden biri, okumayı düşünenlere kesinlikle şiddetle tavsiye ederim. Madem yeni bir yıla giriyoruz, yeni seneye bir Nâzım şiir yakışır :)
''Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.''
Herkese iyi seneler dilerim.