Gönderi

‘ Bir kuşluk vakti, balkonda oturuyorduk. Sen maviler giymiştin, omuzlarından dökülen saçların usul usul uçuşuyordu. O gün, Tanrı’nın kendine sorduğu en zor bilmeceydin sen; ve ben, çözmek bana düşmüş gibi sevinçliydim. Çekirdek çıtırtılarıyla kırmızı iğde kabukları arasında kaybolamayacak kadar güzel ellerin vardı, parmakların her yana dağılan sorulardı ve küçük değişikliklerle süslenemeyecek kadar büyüktün. Piknik tüpünün üstündeki çaydanlık fısıl fısıl kaynamaya başladığında, caddeden tank homurtularıyla trompet sesleri geliyordu. Ötüşlerinin yarısını balkonumuza, yarısını tankların üstüne döken kuşlar geçiyordu çay tepsisinin ışıltılı gümüşünden. Çaylarımızı içmiş miydik o gün, bilmiyorum. Ben birkaç dakika, birkaç saat, birkaç gün ya da birkaç yıl sonra ayağa kalkmıştım. Gidiyordum. İçimde, bir bilmeceyi çözememiş olmanın sıkıntısı vardı.’
Hasan Ali ToptaşKitabı okudu
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.